Kabul edersiniz veya etmezsiniz eğer
Türkiye’de yapılan siyasete bir aşinalığınız var ise, bu sahada Fenerbahçe
Başkanı Ali Koç beceriksizliği gibi “Kılıçdaroğlu beceriksizliği” diye bir
vakaya da şahit olmuşsunuzdur.
Bazen maçı kendi becerilerinizle değil,
karşı tarafın beceriksizliği sayesinde kazanırsınız. Veya şöyle diyelim; maçı
bazen kendi beceriksizliğiniz yüzünden kaybedersiniz. Görünen o ki Erdoğan
gireceği bu son tarihi seçimde kendi becerileriyle değil karşı tarafın yaptığı
ve yapacağı hatalar ve beceriksizlikler sayesinde kazanacak. Şimdi bu
beceriksizliklere bir göz atalım;
1-Kılıçdaroğlu’nun seccadeye
ayakkabılarıyla basarak verdiği poz sonucu Erdoğan’ın eline bir kez daha bir
koz vermesi, özür dilerken ki çaresizliği ve sonunda samimi Müslümanlara
sığınması. Ayakkabılarıyla seccade üzerinde fotoğraf çektiren Fethullah Gülen
ile pişti olması. Tamam, o seccadeyi fark etmedi diyelim, kurmaylarının,
korumalarının ve ekip arkadaşlarının da durumu fark etmemesi bize ekip işi bir
beceriksizliğin varlığını gösteriyor.
2-Hırsız kovalamaca sonucu İYİ Parti İl
Başkanlığına isabet eden kurşun sonrası koparılan fırtına ve daha ortada hiçbir
şey yokken Erdoğan’ın azmettirici olarak suçlanması.
3-Kur’an’ı ezbere bildiği söylenen
Kılıçdaroğlu’nun bir Allah’ın günü çıkıp bir ayeti kerime okumaması.
4-Kılıdaroğlu bazen kuyuya bir taş
attığında, 40 yandaş gazetecinin bunu çıkaramaması. Kadir Gürsel’in “lider başı
dik yürür, aşağıya bakmaz” şeklindeki garip savunması gibi.
5-Birçok kişi Kılıçdaroğlu’nun kimliğinin
yani Alevi oluşunun, biraz Kürt oluşunun, cami yolunu bilmeyişinin onun için
bir dezavantaj olduğunu düşünüyor. Aslında değil. Onun tek dezavantajı
beceriksiz oluşu. Havasını atacağı bir başarı hikâyesinin olmaması… İnsan göz
ayarıyla dahi baktığında onun Erdoğan karşısında çok silik bir kişi olduğunu
görecektir.
6-Herkesin her yönüyle ittifakları
konuştuğu bir dönemde az da olsa bir oy potansiyeli bulunan Muharrem İnce’ye
hem de bir Ramazan gününde sadece dostlar alışverişte görsün kabilinde
çay-pasta ziyaretinde bulunması.
Bu beceriksizliği 14 Mayıs gecesi birçok
kişiyi yatağa düşürecek gibi. O gecede tescilli TSE damgalı bir beceriksizlik
diploması alacağını düşünüyorum… Lütfen bana beceriksizliğin daniskası olan
kendi oyunu bile kullanamadığı hikâyeyi hatırlatmayın.
Gel de Yılmaz Özdil’i hatırlama! Şöyle
demişti Özdil; “Yedi defa kaybetmiş biri hâlâ rakipsiz genel başkan seçiliyorsa
bunu sadece geri zekâlılık ile tarif etmek yeterli değildir.”
En azından buna bir beceriksizlik sıfatı
da eklenebilir. Kısacası geçen hafta Arda Güler’li Fenerbahçe, sahasında
“Burası Kadıköy buradan çıkış yok” sloganlı statta, 10 kişi kalan Beşiktaş’a
karşı beceriksizliği sayesinde kaybetti. Gerçi Mehmed Göktaş hocanın bir Ramazan
günü bütün Müslümanların gözü önünde su içen Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’a su
içmesinden sonra Fenerbahçe’ye ettiği bedduaya bağlamıyor da değilim. Yoksa
Üstad Bediüzzaman’ın CHP’ye yaptığı bedduayı mı aklınıza
getirdim; "Bu asil millet ihtiyarıyla o partiyi kat'iyen iktidara
getirmeyecek. Çünkü Halk Partisi iktidara gelecek olursa, komünist kuvveti aynı
partinin altında bu vatana hâkim olacaktır. Hâlbuki bir Müslüman kat'iyen
komünist olamaz, anarşist olur. Bir Müslüman hiçbir zaman ecnebîlerle mukayese
edilemez. İşte bunun için, hayat-ı içtimaiye ve vatanımıza dehşetli bir tehlike
teşkil eden bu partinin iktidara gelmemesi için, Demokrat Parti'yi, Kur’an,
vatan ve İslâmiyet namına muhafazaya çalışıyorum." Sanki dünden bugüne
hiçbir şey değişmemiş…