İslam dini, ilk
yıllardan beri hep düşmanlarca engellenmeye çalışılmıştır. Bu engellenmeler
öyle gelişigüzel değil belirli kriterlere göre yapılmıştır. İslam, tarih
boyunca en çok Yahudilerin düşmanlığına uğramıştır. Erken dönemde başlayan bu
düşmanlıklar, güçleri nispetinde tarih boyunca sürmüş ve günümüzde dahi
sürmektedir.
Hz. Peygamber,
Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde yepyeni bir toplumla karşılaştı. Bu yeni
şehirde; Evs ve Hazreç kabilelerinden oluşan Medineliler ile Kureyş’in değişik
kabilelerinden oluşan Mekkeliler, Müslüman grupları oluşturuyorlardı. Ayrıca
Yahudiler; Beni Kaynuka, Beni Nadir ve Beni Kurayza kabilelerinden
oluşmaktaydılar.
Tabi bu değişik insan
gruplarının hepsini bir şehirde, aynı amaç etrafında birleştirmek ve aralarında
bir anlaşmazlık çıktığında hakkaniyete uygun olarak çözmek için hukuki bir
metne ihtiyaç vardı. Dünyanın ilk anayasası olan “Medine Vesikası” bu
ihtiyaçtan doğan bir metindi. Tüm gruplar bu metne uyacaklardı. Vesikanın
uygulamasından doğacak ihtilaflara bizzat Hz. Peygamber hakemlik edecekti.
İşte bu durum Hz.
Peygamber’i devlet başkanı statüsüne taşıyordu. Yani Medine bir İslam devleti
olmuş, Hz. Peygamber de bu devletin başına oturmuştu. Aynı zamanda insanlığın
ilk anayasası olan Medine Vesikası devletin uyulması zorunlu hukuki metniydi.
Fakat fırsatı bulan
Yahudi grupları sürekli olarak ihanet peşinde koştular. İlk önce Beni Kaynuka
sahne aldı. Bu kabilenin gençleri Müslüman bir kadının tesettürüne el attılar.
İlk önce yüzünü açmak istediler. Kadın direnince eteğine el uzattılar. Kadın
feryat edince Müslüman bir genç olaya dahil oldu ve bir Yahudi genci öldürdü.
Yahudiler de o Müslüman genci şehid ettiler. Peygamber bunu karşılıksız
bırakamazdı. Onları Medine’den sürdü.
Beni Nadir Yahudileri
ise Peygamberimize suikast tertiplediler. Onlar da Beni Kaynuka’nın akıbetine
uğradılar. En büyük ihaneti Beni Kurayza yaptı. En olmadık bir zamanda,
düşmanların her taraftan Medine’yi kuşattıkları bir esnada, düşmanla anlaşıp
Müslümanlara içeriden ihanet ettiler. Böylece daha büyük bir cezayı hak
ettiler. Peygamber kendileri için verilen ölüm cezasını uyguladı.
Beni Kurayza’nın
ihaneti Hendek Savaşında olmuştu. Bilindiği üzere bu savaşın esas
hazırlayıcıları yine Yahudilerdir. Medine’den sürülen Yahudiler, Müslümanlardan
öç almak için Mekkeli müşrikler ile görüşmüş ve onları savaşa ikna etmişlerdi.
Hatta bu arada müşrikliğin İslam’dan daha doğru bir din olduğunu beyan
etmişlerdi ki bu tutumları Nisa Suresinin 51 ve 52. ayetlerine şu şekilde
yansımıştır: “Kendilerine kitaptan nasip verilenleri görmedin mi? Putlara ve
bâtıla iman ediyorlar, sonra da kâfirler için “Bunlar Allah’a iman edenlerden
daha doğru yoldadır” diyorlar. Bunlar Allah’ın lânetlediği kimselerdir.
Allah’ın rahmetinden uzaklaştırdığı kimseye yardımcı bulamazsın.”
Esasında Hz.
Peygamberi Hudeybiye Anlaşmasına götüren esas neden yine Yahudiler idi. Onların
Mekkeli müşrikler ile olan dayanışması, Hz. Peygamber’in elini kolunu
bağlıyordu. Buna göre eğer Müslümanlar Mekke’ye sefer düzenleyecek olurlarsa,
Hayberli Yahudiler Medine’ye saldıracaktı. Yok, eğer Peygamber Hayber’e bir
harekât düzenlerse, o zaman Mekkeli müşrikler Medine’ye saldıracaklardı.
Kısacası Hz. Peygamber arkasını güvenceye almak zorundaydı ki bu cendereden
çıksın.
Hudeybiye Anlaşmasının
en önemli getirisi şu olacaktı. Bugüne kadar her türlü desisenin altından çıkan
Hayber Yahudilerinin tedip edilmesi bu sayede sağlanacaktı. Mekkeli müşriklerle
yapılan bu anlaşma, Hz. Peygamber’in arkasını güvenceye alıp, Hayber’e gereken
operasyonu yapabileceği anlamına geliyordu.
İslam’ın ilk
döneminde Müslümanlara yapılan düşmanlıkların birçoğunda Yahudiler yer almış ve
halihazırda bu düşmanlıklarına devam ediyorlar.