Salı günü Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde
düzenlenen Ankara Valiliği Eğitim Tesisleri Toplu Açılış Töreni’nde yaptığı
konuşmada Sayın Cumhurbaşkanı, bir kaç konu hakkında açıklamalarda bulundu. Bu
konulardan biri de eğitim ile alakalıydı. 5 aydır biten KPSS sınavından sonra
beklemeye geçen öğretmen alımı hakkında da şu cümleyi kullandı: “Önümüzdeki
aylarda 20 bin öğretmenimizin daha atamasını yapacağız.” Tabi bunu müjde olarak
verdi. Bundan önce eğitime 2002’den beri yapılan atamaları rakamsal olarak
verdi. Ayrıca depremden dolayı yıkılan okullar ve okulların yerine yapılan yeni
okullar ile derslik sayılarının daha da arttığını söyledi. Derslik sayısı
artıyorsa o dersliğe bakacak öğretmen ihtiyacı da doğuyor doğal olarak.
Daha önce eğitime ideolojik mantık hakimken şimdi de tüccar
mantığı hakim olmaya başladı. Tabi bu ideolojik mantığın bittiği manasına
gelmesin.
Beş ay önce yapılan KPSS sonucuna göre yapılacak atamalar
için 5 ay bekletip, ihtiyacın çok çok altında öğretmen alımını müjde olarak
vermek, ne yazık ki atama bekleyen öğretmen kesimini memnun etmemiştir. Müjde
denilen haber, eğitim camiasına cenaze haberi gibi düştü. Öğretmenlerin ve
ülkenin ihtiyacı olan öğretmen sayısı verilen rakamdan daha fazladır. Bunu
sayıştayın raporları da doğruluyor. 138 bin öğretmen açığını 80 bini ücretli
öğretmenle kapatıp, kalan eksiği ise 20 binle kapatmak tam bir tüccar
mantığıdır. Eğitime kâr oranıyla değil, kalite gözüyle bakılması lazım.
Türkiye’de 80 binden fazla ücretli öğretmen var. Atama
bekleyen 500 binden fazla öğretmene karşı, 20 bin atamayı müjde olarak sunmak
hiç de eğitime katkı sağlayacak müjdeli bir habere benzemiyor.
Eğitim işi, istikrar gerektirir. Daha az ücretle çalışıyor
diye, eğitim açığını ücretli öğretmenlerle kapatmak tamamen bir tüccar
mantığıdır. Tüccar adam da hesap kitap üzerinden işini görür. Geleceğimiz olan
çocukları bu mantığa kurban etmeyelim. Hepimiz biliyoruz ki ücretli öğretmen
kendini geçici gördüğü için bir kadrolu öğretmen gibi işe el atmaz.(İstisnalar
hariç) Ücretli öğretmenlerden bazıları ilk dönem çalışıp ikinci dönem için
KPSS’ye çalışınca yerine yeni bir ücretli öğretmen geliyor. Yeni gelenin de işi
öğrenmesi, öğrenciyi tanıması en az bir ay alır. Gelecek sene de kendisinin aynı
sınıfı okutacağı garantisi olmadığı için gelecek için hesap kitap da yapamaz.
Bu sadece ücretli öğretmenliğin bir problemi. Aynı işi yapan meslektaşlarına
göre ücretteki ve sigortadaki eşitsizlik ayrı bir sorun. İnsan kendini
bir yerde kiracı gibi gördüğü zaman kalıcı işler yapmak isteği doğmuyor.
Bir diğer konu da; MEB’in öğretmen alımı hakkında detaylı
bir plan vermemesi, öğretmen camiasında belirsizlikler oluşturdu. Sadece
öğretmen ataması değil, hangi branştan ne kadar ve ne zaman alacağını detaylı
bir şekilde vermesi gerekirdi. Açıklanan alıma girip girmeyeceği konusunda net
bir tablo söz konusu olmayan öğretmen adayları için tekrar KPSS’ye çalışıp
çalışmayacağı kararsızlığı hakim. Üç alanda sınava giren öğretmen adaylarına
bir an önce net bir tablo oluşturulmalıdır ki öğretmen adayları gelecek
hakkında kafalarında bir tablo oluştursunlar. Örneğin kıl payı atamayı kaçıran
bir öğretmen adayı acaba ikinci alım olur mu düşüncesine kapılırsa gelecek
sınav için istenen yoğunlukta çalışmaz. 2020’de sınava bir hafta kala atama
yaptılar. Tekrar atama yapıp yapmayacakları hakkında net bir bilgi de yok. Yani
anlayacağınız eğitim konusunda kafalar karışık. MEB’in sağlıklı bir planı
olmadığı için gelecek adına öğretmen adaylarını sisli bir hava bekliyor.
Eğitime tüccar mantığıyla bakarsak gelecek elimizden gider. Sağlam ve kararlı
adımlar gerek. 20 bin öğretmen adayı sadece bir göz boyamadır. Bu kadar açığın
olduğu bir yerde mutlaka ikinci bir alım olmalı. Kısa sürede net tabloyu ortaya
dökmelidir MEB. Geleceği aydınlatanlardan olmak duasıyla...