İnsanlık ailesi içindi mücadelemiz. Toplumun davamızı
tanıması içindi cehd ve gayretimiz. Davanın selameti önceliğimiz, insanlığın
saadeti hedefimizdi.
Babamız Âdem’den, atamız İbrahim’den, peygamberimiz Muhammed
Mustafa’dan bize miras kalmış anlayışı insanlığa ulaştırmak için düştük yollara
yüklendiğimiz sorumlulukların farkında olaraktan.
Davamız kutlu bir sevdaydı, İslam’dı; insanlıktı,
kardeşlikti. Derdimiz; adaleti yeniden tesis etmekti. İslam’ın hayat bahşeden
güzelliklerinin tanınması, yolunu kaybetmişlerin benliklerine dönmesi, aşkın
ilahi yönünü tanıması içindi tüm çaba ve gayretimiz.
Karşılaştığımız engeller oldu elbette. Ancak hiçbir zaman
durmadık, yorulmadık; kor ateşlerden, yakıcı güneşlerden, ayaklanan tufanlardan
kaçmadık hizmet-i Kur’aniye yolunda.
Mücadele esnasında sarp kayalara rastladık, müşküllerle yüz
yüze kaldık, ürkütücü şimşek ve yıldırımların haşmetine uğradık zaman zaman.
Ancak geri durmadık hiçbir zaman.
Fedakâr ve cesaret timsali kardeşlerle, ateş çukuruna düşmek
üzere olanlara gittik ilk önce. Zira biliyorduk ki çukura düşmeleri
hayatlarının kararmasına ve dünya ve ahirette mutsuz olmalarına sebep olacaktı.
Durmadan, yorulmadan, teşekkür beklemeden hidayet tohumlarını
serptik çorak topraklara, bin bir çile ve zorluklarla. Tek sığınağımız olana
tevekkül edip davamız İslam dedik, derdimiz insanlık dedik, toplumsal huzur
dedik, nesillerin değerlerine bağlı yetişmesi dedik.
Yüce davayı ayakta tutmak, yön veren ilkelerini gelecek
nesillere aktarmak için, Allah Resulünün hayat metodu doğrultusunda gece gündüz
demeden çalıştık, çaba ve gayret sarf ettik. Ama hiçbir zaman şekva eden
olmadık, imkânsızlıklardan dolayı geri durmadık mücadeleden.
Allah, boşa çıkarmadı gayretlerimizi hiçbir zaman. Zira
hidayet tohumlarının filizlendiğini gördük çok kısa bir süre zarfında. Çukura
düşmekten kurtulanların, küfrün leşkeriyken hakkı tanıyanların, günah
işliyorken doğruya yönelenlerin nasıl da Ömerleştiğini ve adalet dağıttıklarını
gördük.
Dava için serdengeçti olanları, mutlak bağlılık gösterenleri,
şehadet arzusuyla yananları, esaret altındaki insanlığın kanlı sancağını
nesillere aktaranları, çalışmaların kemale doğru ilerleyişi uğruna değirmen
taşı gibi ezilmek isteyenleri, ümmet-i İslam’ın bekası için kurban olmayı
seçenleri gördük ruhumuzun pejmürde olduğu zamanlarda.
Yüklendiğimiz misyonun daha da ağırlaştığını hissettik
gördüğümüz bu iftihar tablosunun melekut-î nidası karşısında. Daha bir
sarıldık, daha fazla zaman harcadık o kutlu sevdanın selameti adına, nebevi
çizgiden sapmadan daima.
Dava için mücadele ettikçe birileri rahatsız oldu bizden. Yollarımıza
aşılması zor engeller çıkardılar her fırsatta. Her seferinde sabrettik, sükût
ettik ve aştık o zor engelleri Rabbimizin yardımıyla.
Suskunluğumuz, sabrımız davamızın selameti adınaydı. Zira
sabretmeyi İslam Peygamberi öğretmişti bizlere o kutlu mektepte.
Sabrımızın karşılığını, daha bu dünyadayken aldık Rabbimizin
ihsanıyla. Davamızın günden güne cihana nur saçması, bağrında pınarları
coşturması, adalet ağaçlarını yeşertmesi, ölü ruhlara ab-ı hayat olması
harekete geçirdi sistemin sahiplerini. Ve zindanla tanıştık güzel yüzlü Yusuf
gibi bizlerde.
Azizlerimizi yâd ettiğimiz, davanın selametini düşündüğümüz,
hayatın şehadette olduğunu tefekkür ettiğimiz dönemlerde, şiddetli depremler
yaşadık çetin günlerde. Kervanın serdarı göçünce Rabbe izzetle, sendeler olduk
dava yolunda elimizde olmayan gelişmeler sebebiyle. Acı ve kederin ızdırabını
yüreğimizin derinliklerinde hissederken, tüm genişliğine rağmen dar geldi
yeryüzü bize o süreçte.
Zaman her şeyin ilacıdır mülahazasıyla durmadık mücadeleden.
Bizler söz vermiştik çünkü Rabbe. Kolları sıvayıp başladık imtihan sürecindeki
yeni mücadeleye. Rabbimiz bir kez daha gördü samimiyetimizi, fedakârlığımızı,
derdimizin fıtratından uzaklaştırılan insanlığın kurtuluşu olduğunu. Ve bahşeyledi
bizlere birçok imkânı, sayısız nimeti.
Dava yolunda verdiğimiz mücadele neticesinde bir kez daha
insanlığa ümit olduk, muhtaçlara umut olduk. Davet ve tebliğ araçlarının
farklılaşıp dijitalleştiği günümüzde de istikameti bozmadan, yoldan sapmadan,
haktan ayrılmadan topluma kurtuluş yolunu göstermeye devam ettik.
Çünkü gayemiz; ilahi rızaydı. Derdimiz; insanlığın ihyasıydı.
Davamız; adaletti, hürriyetti, hakkaniyetti, kardeşlikti, zulmün sona ermesi ve
insanların İslami cihette hür olmasıydı.