Aksa Tufanı Harekâtından bu yana dünya, israil terör örgütü (İTÖ) ve arkasındaki ABD ve batılı emperyalist ülkelerin tarihte görülmemiş vahşet, katliam ve soykırım saldırılarına şahit oldu.

İnsanlık, Aksa Tufanı ile İTÖ ve kurulu dünya düzeninin gerçek yüzünü yeni gördüyse de İTÖ’nün saldırıları Aksa Tufanı ile başlamadı. Süreç, 1897 yılında İsviçre’nin Basel şehrinde 1. Siyonizm Kongresinin toplanmasıyla başladı. Kongre sonrası siyonistler Osmanlı’dan bir şey elde edemeyince, İngilizler ve batılı ülkelere koştular. 1916 yılında Fransa, İngiltere ve Rusya arasında Sykes- Picot Anlaşması ile İslâm toprakları bu ülkeler arasında paylaşıldı. 2 Kasım 1917’da Balfour Deklarasyonu ile İTÖ’nün önü açıldı ve 9 Aralık 1917’de duayen sömürgeci İngiltere’nin Kudüs’ü Osmanlı’dan alması ile siyonist Yahudilerin, Filistin’e yerleşme süreci başladı ve bu zulüm hiç durmadı.

İTÖ’nün kuruluş sürecinden bu yana dünyada yaşanan tüm olayları özellikle de İslam Coğrafyasında yaşanan olaylar ve kaos planları “Büyük israil Projesi” ve “Arz-ı Mev’ud” ütopyasından bağımsız değildir. Bu siyonist plan dahilindeki ülkelerde sürekli olarak kaos, kargaşa, terör, askeri darbeler, çatışmalar, huzursuzluklar vs. eksik olmuyor. Bütün bunlar bölgeyi “İslamsızlaştırmak” ve “insansızlaştırmak” amacıyla yapılıyor. Böylece “Büyük israil Projesi” (BİP) hayalini gerçekleştirmek istiyorlar.

Bu plan dahilinde ortaya çıkarılan İTÖ aparatı sözde örgütler, siyasi partiler, gazeteciler, akademisyenler, sanatçılar gibi maskeli etki ajanları marifetiyle BİP için yol temizliği yapılıyor. Bu amaçla Müslüman halkları uyutmak ve onlar için mücadele ediyor görüntüsü altında bu projeye hizmet ediliyor. Özellikle “Arap Baharı” küresel oyunundan sonra bölgeye yerleştirilen paravan örgütler eliyle bu planın önü açıldı. Samimi olarak İslam için ve halkı için mücadele edenler saf dışı bırakılırken, İTÖ paravanı yapılar zemin buldu. Bu yapılarda bilinçli olarak maşalık yapanlar dışında kalan ve bu planı göremeyenler farkında olmadan emperyalistlerin planına hizmet ediyorlar.

Bu şeytani tezgahlara düşmemek için olaylarda büyük resme odaklandığımızda olayın başka olduğunu ve kardeş kanı akıtmakla ne İslam’a ne de halka hizmet edilemeyeceğini ve bunun aslında İTÖ ve emperyalistlerin “Büyük israil Projesi” için döşenen taşlar olduğunu anlayacağız. Israrla bize sunulan ve gösterilene değil de resme geniş perspektiften baktığımızda her şeyi tüm yalınlığıyla göreceğiz. Bize ağacı gösterip ormanı unutturmalarına izin vermeyelim.

Arz-ı Mev’ud planı dahilinde Fırat ve Nil nehirleri arasında kalan bölge içinde, ülkemiz de var. Bunu zaten yıllar önce Merhum Erbakan Hoca defaatle söylemişti. Şimdi Cumhurbaşkanı Erdoğan, meclis açılışında benzer ifadeler kullanıp tehlikenin yakın olduğunu söyleyince Meclis’te gizli oturum yapıldı. Ne var ki siyonizmin Türkiye temsilcisi parti bu tehlikeyi hafife alarak bunun gündem değiştirme amaçlı olduğunu açıkladı. İTÖ’nün planı ve açıklamaları ortada iken “İTÖ neden Türkiye’ye saldırsın?” “Bizimle bir sorunu yok?” gibi yaklaşımlarda bulunanlar akıl tutulması yaşıyorlar. Veya bilerek İTÖ’ye hizmet edip onun amacını gizliyorlar.

Tehlike bu kadar yakın ve net iken sürekli olarak halka “kurbağa sendromu” tezgahını yaşatarak uyutmaya çalışan etki ajanları tehlikeyi bilerek uzak gösteriyorlar. Haçlı-Siyon ittifakının oyun ve planlarını ve büyük resimdeki makro planları görmezden gelirsek parçalanan ülkelerin durumuna düşeriz.

Bütün bu oyun ve planlara karşı ayakta olan direniş gerek Gazze’de gerekse Lübnan’da İTÖ’ye ağır darbeler vuruyor ve içimizi soğutan haberler alıyoruz çok şükür. Bizler de kavli ve fiili dualarımızla onlarla olalım ve İTÖ ve destekçilerinin oyunlarını ümmet ve kardeşlik şuuruyla bozalım.

Selam ve dua ile…