Ramazan ayı tüm hayır ve haseneleriyle, oruç ve teravihiyle,
sadaka ve zekatıyla kısacası tüm fırsat ve imkanlarıyla devam ediyor. Ya da
günümüz diliyle bire bin kampanyası tüm heyecan ve coşkusuyla devam ediyor da
diyebiliriz. Bir yaparken, bin kabul oluyor. Bir verirken hanemize üç sıfır
ilave edilerek bin verdik sayılıyor. Böyle güzel, karlı başka bir ticaret
olabilir mi?
İşte böyle karlı bir ticaret için kolları sıvamamız gerekir.
“…Bilin ki! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki o, iyi (doğru ve düzgün)
olursa bütün vücut iyi (doğru ve düzgün) olur; o bozulursa bütün vücut bozulur.
Bilin ki! O, kalptir.” (B52 Buhârî, Îmân, 39) Hadisi gereğince önceliği Kalbimize
verip başlayabiliriz. Her şeyin bir gıdası vardır. Kalbimizin gıdası da Kur’an-ı
Kerîm okumak, Allah’ı çokça zikretmek, hayır-hasenatta bulunmak gibi
besinlerdir.
Ölü kalplerimizi diriltebilmek için, öncelikle Ramazan ayını
ihya etmek birinci şarttır. Ramazan ayını değerlendirip ihya ettikten sonra
aynı tempoyu ramazandan sonra devam etmek de ikinci şarttır. Ancak bu şekilde
kalbimizi koruyup bütün vücuda zarar vermeden engelleyebiliriz.
Ramazan ayı tüm insanlar için mekteptir. Bir ay boyunca
tutulan oruç ile nefsi terbiye etme imkanı buluruz. Tuttuğumuz oruçların
hayatımızı şekillendirmesi yalnızca bedenin aç kalması ile değil tüm azaların
günahlardan uzak kalması ile mümkündür. Merhum Aliya İzzetbegoviç’in, “Oruç,
iradenin en ulvi ifadesi; bir özgürlük eylemidir.” İnsan, oruçla iradesini
kullanmayı öğrendiği gibi sabretmeyi de öğrenir. Kendisine verilmiş olan bazı
duyguların farkına varır. Aksi halde ramazan mektebinden mezuniyet için
diploma, cennete gidebilmek için de pasaportu almaya hak kazanamadığımız
tescillenir.
Şüphesiz, iman edip, salih ameller işleyenler var ya; işte
onlar yaratılmışların en hayırlısıdırlar. Rableri katında onların mükafatı,
içlerinden ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacakları Adn cennetleridir. Allah
onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu mükafat
Rablerine derin saygı duyanlara mahsustur. (Beyyine Suresi 7- 8)
Allah) her ibadeti bir maksat için göndermiştir. Namaz
insanı bir yerden terbiye ederken, oruç insanı başka bir yerden, zekat ise daha
farklı bir yerden terbiye etmektedir. Her ibadet nasibi olan insana bir şeyler
kazandırır.
Nasibi olanlar bu aydan ciddi manada sevap kazanacaklardır. Ya
nasibi olmayanlar?
Allah’ın; göz-kulak, el-ayak, Fikir-zikir, çoluk-çocuk ve
daha sayamadığımız milyonlarca güzel hasletler verdiği kişiler nasıl oluyor da şükrü
değil isyanı tercih ediyorlar. Birisi bizlere ufak bir iyilikte bulunursa, ondan
yere göğe sığdıramayacak övgüler ile bahsederken, Rabb-ı Zülcelalin; esareti
değil özgürlük verdiği, kıtlığı değil bereket bahşettiği insanların, şükür
nimetlerini eda edeceği yerde nankörlük edip tüm bu güzellikleri görmezden
gelmesi kadar bedbaht kimse var mıdır?
Namaz, oruç, zekat ve benzeri ibadetler çok değerli ve
kıymetli mücevherattırlar. Allah; bu kıymetli ve ulvi mücevheratları herkese
nasip etmez. Ya da daha açık bir ibare ile namaz, oruç ve zekat bir şereftir,
herkese nasip olmaz. Öyle her önüne gelen ben namaz kılacağım diyemez! Her
sıhhati yerinde olan kişi, ben oruç tutacağım demesi doğruyu gösteremez! Yığınla
mal biriktirdiği halde zekat verme cesaretini gösteremeyen o mallar kadar
yığınla insanlar var. Bu şeref herkese nasip olmaz.
Yine o kadar insan var ki, milletin yanında namaz kılar, oruç
tutar, kurban keser, zekat verdiğini iddia eder ama hakikatte hiç birini
yapmıyor, hepsinden uzak kaldığı çok kişinin malumudur. Namaz kılmak, oruç
tutmak, kurban kesmek, zekat vermek her yiğidin harcı değildir.
Dedim ya bu ibadetler çok değerlidirler, Allah herkese nasip
etmez.
Sen ey kardeşim! Şayet oruç tutup namaz kılıyorsan, kurban
kesip hakkıyla zekatını veriyorsan yat-kalk Allah’a şükret. Çünkü, Allah’ın
sevdiği kullar zümresindensin. Allah, bunca insan arasında seni seçip bu
güzelliği bahşetti.
Rabbimiz, bizleri Ramazan ayının hatırına, namaz, oruç ve zekat
ile temizlesin bu güzellikten mahrum bırakmasın, bizlere Kuran’ın gölgesinde
hayatı yaşamayı nasip etsin. Rahmetinle mağfiret edip, kurtuluşa nail
olanlardan eyle bizleri Allah’ım.