Geçtiğimiz hafta teşhirciliği ile dikkat
çekmeye çalışan sözde bir şarkıcı müsveddesinin 4 ay önce bir konserde İmam
Hatip Liselilere yönelik ağır hakareti ülke gündemine geldi. Hakarete sosyal
medyada büyük bir tepki ve oluşan infiali, açıklamalar ve suç duyuruları
izledi. Yoğun ve etkili tepkiler sonrası bu teşhirci mahlûkat hakkında
soruşturma açılarak gözaltına alındı ve "halkı kin ve düşmanlığa
tahrik veya aşağılama" gerekçesi ile tutuklandı. Bu defada başta CHP
ve medyası olmak üzere sol, laik ve Kemalist kesimler “İslam düşmanlıkları
sabıkalarını” ispatlarcasına tavır takındılar ve derhal serbest
bırakılmasını talep ettiler. Bunlar yetmedi ABD’de açıklama yaparak “endişeli”
olduklarını belirttiler. Büyük şeytan ABD’ye tavsiyem; tasmasını elinde
tuttuğunuz ve fonladığınız kuklalarınızı bu kadar belli etmeyin. Zaten sana
ihtiyaç yok, senin adına görev yapan tasmalı uşaklarınız bu görevi yapıyor.
Kendilerine ve “kutsallarına” yönelik en
ufak bir eleştiri karşısında cadı kazanı kaynatıp, sürek avı başlatanlar; konu
İslam’a, Müslümanlara ve değerlerine yönelik ağır hakaretlere gelince, “Ne
olmuş yani?” “Eleştiri hakkı yok mu?” gibi gerekçelerle laf salatası
yapıyorlar. Malcom X’in dediği gibi: “İslam'a sövmekten başka fikri
olmayanlar fikrin değil, İslam'a sövmenin hürriyetini
arıyor.”
Bu kesimler dışında hükümete yakın medya
içinde de bir kısım “Ezik” şahıslarda birilerine yaranma adına yapılanın yanlış
olduğunu, ancak tutuklamanın da gereksiz olduğunu utanmadan açıkça
söyleyebiliyorlar.
Burada asıl mesele bu yaratığın
tutuklanıp tutuklanmaması değil, İslam düşmanlarının planlı ve periyodik bir
şekilde İslam’a açıktan düşmanlık ve hakaret edebilme cüret ve cesaretini
kendilerinde görebilmeleridir. İslam yurdunda ve Müslümanların çoğunlukta
olduğu bir memlekette nasıl bunlar yaşanabiliyor? Bizler Müslüman olarak nerede
hata yapıyoruz? Diye kendimizi sorgulamamamız gerekmez mi? Eğer bizler dünyevi
menfaate verdiğimiz kıymeti, İslam’a, inanç ve değerlerimize hakkıyla vermiş
olsak ve inancımızı canımız pahasına savunuyor olsaydık; bu şekilde arsızca
saldırı ve hakaret etmeye kim cüret edebilirdi?
Müslümanlar olarak darmadağın olmamızdan
cesaret alan İslam düşmanları iyice arsızlaşıp kutsallarımıza saldırma
küstahlıklarına halen devam ediyorlar ve bizler sadece kınamakla yetiniyoruz.
Oysa bizler görevimizi yapmış olsak İslam’a saldırmaya kimse cesaret edemez.
Yüzyıldan fazladır ümmet olarak bizlere
enjekte edilen “Tepkisizlik, nemelazımcılık ve rahata
düşkünlük” hastalığı ile uyuşturulduk. “Aman duralım rahatımız bozulmasın”
düşüncesi hayatımıza hâkim kılındığından beri cihadı terk edip zillete duçar
olduk. Amaçları; toplumumuzu, nesilleri ve gençlerimizi inancımızdan
soyutlayarak tepkisiz bir hale getirme ve İslam’ı hayattan koparmaktır. Bu
amaçla her türlü imkân ve fırsatı kullanıyorlar. Oysa biz kabuğumuza çekilip
görevimizi yapmaz isek dahi, onlar durmayacak ve saldırılarına aralıksız ve
planlı bir şekilde devam edeceklerdir.
Durum bu kadar açıkken, her türlü saldırı
ve hakarete maruz kalıyor olmamıza rağmen, ümmet olarak nedense hep
başkalarının bir şeyler yapmasını bekler olduk. Cihadı terk edip kendi gücünün
farkında olmayanlar zillete mahkûm olur ve bu durum hayat metodu haline
dönüşür. Zillet, aşağılık kompleksi ve mağlubiyet hali sonucu, kendimize ve
aziz dinimiz İslam’a olan güvenimiz ve imanımızda sarsılma oldu.
Ümmeti planlı entrikalarla bu duruma
düşüren İslam düşmanları, ümmetin nesillerini İslam’dan uzaklaştırma ve İslam’ı
önemsizleştirme adına bu hakaret ve saldırılarına planlanmış bir strateji
doğrultusunda artırarak devam ediyorlar. Bu saldırı ve hakaretler karşısında
bizler, İslam’a sadık ve samimi bir şekilde sarılmadığımız sürece devam
edecektir. Ne zaman ki, bizler Allah’ın dinine sımsıkı sarıldıksa, o zaman
şeytan ve dostlarının hile ve oyunlarının zayıf ve etkisiz olduğunu göreceğiz.
Yeter ki, bizler üzerimize düşeni yapalım.
İslam düşmanı kesimlere ve yularlarını
ellerinde tutun şeytani güçlere de son sözümüz şudur:
"...Siz mutlaka yenileceksiniz ve
toplanıp cehenneme sürüleceksiniz..." (Al'i İmran Suresi: 12)
Selam ve dua ile…