“İşgalci israil ve
destekçilerine ekonomik boykot uygulanması hakkında kamuoyuna duyuru” yapanlar
olduysa da Marmara Üniversitesi İslam Ekonomisi ve Finans Enstitüsü Öğretim
üyelerinden Prof. Dr. Abdullah Durmuş, Doç. Dr. Abdulkadir Atar, Prof.
Dr. Cengiz Kallek, Dr. Öğretim Üyesi Emel Essayem, Prof. Dr. Ertuğrul
Boynukalın, Doç. Dr. Eyüp Sabri Kala, Dr. Öğretim Üyesi M. Yuşa Özmen, Prof.
Dr. Murat Şimşek, Prof. Dr. Saim Kayadibi, Dr. Öğretim Üyesi Saime Kavakçı,
Prof. Dr. Şakir Görmüş, Doç. Dr. Zeynelabidin Hayat’ın yazdıkları duyruyu yeni
gördüm.
Bu tür duyuruları kamuoyunun
boykot heyecanını ve canlılığını devamlı kılmak adına köşemde yayınlamayı bir
borç biliyorum. Sözü onlara bırakıyorum:
“Aşağıda imzaları bulunan
akademisyenler olarak, İsrail'in Gazze'de temel insan haklarını hiçe sayarak,
uluslararası hukuk ve savaş hukuku kurallarını çiğneyerek ayrım gözetmeksizin
çocuk, kadın, yaşlı, engelli demeden masum sivillere yaptığı soykırımı şiddetle
kınıyor ve reddediyoruz.
Bu insanlık suçunun bir an
önce durdurulması ve sorumlularının cezalandırılması için uluslararası toplumu
göreve çağırıyoruz. Müslüman kardeşlerimizi de insanlığa karşı mütemadiyen suç
işleyen devlet, örgüt, kurum ve kişilere karşı daha etkili tavır almaya davet
ediyoruz. Hz. Peygamber'in (s.a.s) "Kim bir kötülük görürse, onu
eliyle düzeltsin. Şayet eliyle düzeltmeye gücü yetmezse, diliyle düzeltsin.
Diliyle düzeltmeye de gücü yetmezse kalbiyle onu reddetsin. Bu sonuncusu imanın
en zayıf derecesidir" (Müslim, "Îmân", 78) buyruğunda da
vurgulandığı üzere, zulüm ve zalim ile mücadele etmek İslami ve insani bir
görevdir.
İşte bu duyarlılıkla, diğer
insanları -seçilmişlik ideolojisiyle kendilerinin hizmetkârı olarak görüp
soykırımı meşrulaştıran Siyonist İsrail menşeli ürünlerin yanı sıra o
devletin insanlığa karşı işlediği suçları görmezden gelen, hatta eylem ve
açıklamalarıyla adeta özendiren ve özelde Gazze, genelde ise Filistin
topraklarındaki insanlık dışı saldırılarını açıkça destekleyen şirketlerin ve
markaların boykot edilmesi her bir Müslüman için dini bir
vecibedir. İslam hukukçuları, ilgili bir çok ayeti, Hz. Peygamber'in
uygulamalarını ve İslam'ın temel ilkelerini dikkate alarak, savaş halindeki
ülkelerle onları güçlendirecek ticari ilişki kurmanın haramlığını, Müslümanlara
düşmanlık edenleri zayıflatmak için (günümüz diliyle) ekonomik boykot
uygulamanın gerekliliğini şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıkça
belirtmişlerdir (İbn Nüceym, en-Nehru'l-faik. Beyrut 2002, III, 208; İbn Hacer
el-Askalânî. Fethu l-bari, Kahire 1390, IV, 410).
Ekonomik boykot, zalimlerin
düşmanca eylemlerini reddetmek ve engelleyebilmek amacıyla iktisadi baskı
uygulamak üzere onlarla her türlü ticari ilişkinin kesilmesidir.
Unutulmamalıdır ki boykot, insanlığa karşı suç işleyenlerle, İslam ve
Müslümanlara düşman olanlarla mücadelenin ve haksızlıklarını gidermenin, mazlum
mağdurların dertleriyle dertlenmenin etkili bir türüdür. Bugün Gazze'de
uygulanan da budur ve zalimlerle fiilen mücadele edecek ve zulümlerini
engelleyebilecek başka yol bulamayanların en azından ellerinden geldiğince
boykota katılmaları insani ve dini bir sorumluluktur.
Bu son olaylar da
göstermiştir ki İslam ülkeleri ekonomik ve teknolojik bakımdan ne kadar
güçlenirlerse mazlumları desteklemeleri ve zulmü durdurmaları o kadar etkili
olabilecektir. Aksi takdirde, dünya üzerinde zulümle ve kanla hükümranlık
yürüten ülkelere ekonomik teslimiyetten ve savunma, bilgi-işlem, sağlık, gıda,
eğitim, medya vb. hayatın tüm alanlarındaki ürünlerine bağımlılıktan
kurtulabilmek mümkün olamayacaktır. İslam ülkelerinin yıllardır uyguladıkları
ekonomik sistemlerle bu hedefe ulaşmayı başaramadıkları gerçeği
yaşadıklarımızla acı bir şekilde tekrar kendini göstermiştir. Bu bağlamda,
etkin üretimi, adaletli bölüşümü ve toplumsal dayanışmayı önceleyen İslam
ekonomisi modelinin, günün şartlarında en kısa zamanda yaygın bir şekilde
uygulanabilmesi ve geliştirilebilmesi için her düzeyde çaba sarf edilmelidir.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”