Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz, Mekke'de arkadaşlarıyla
birlikte sohbet etmektedir. Müşriklerin ileri gelenlerinden Husayn onlara doğru
gelmektedir. Belli ki hakaret edecek, kötü şeyler söyleyecektir.
Husayn'ın oğlu İmran bin Husayn da Müslümandır ve o esnada
Rasûlullah'ın yanındadır. Yanındakiler onun babasına karşı nefret ifadesini
yüzünden okumaktadır.
Beklenen olur, Husayn Rasûlullah'a kaba ve cahilce
ithamlarda bulunur. Efendimiz (s.a.v) ise kendisine yakışanı yapar, ona sakince
sorular yöneltir, tebliğde bulunur, elhamdülillah Husayn oracıkta Müslüman
olur.
Bu arada müthiş bir şey olur, biraz önce babasını nefretle
izlemekte olan İmran, aniden yerinden fırlar, yüzü birden değişiverir ve
babasına sarılır, ellerini ayaklarını öper de öper…
Değişimden söz etmek istiyorum.
Sanki bir sabah uyandığımızda her şeyin baştan sona
değişeceğini, bireysel hayatımızda artık her şeyin bambaşka olacağı ümidine
kapıldığımız olur.
Çoğumuz ömrümüzün belirli dönemlerini bekleriz değişim için;
“Hele bir mezun olayım, hele bir askerliği yapayım, hele bir
işe gireyim, hele bir evleneyim, hele bir emekliye ayrılayım…” bu şekilde
erteler dururuz değişim düşüncemizi.
Sizin ruhunuzda, kalbinizde ve beyninizde müspet yönde
hiçbir değişiklik yapmayan bu gibi toplumsal olayların, sezonların, dört beş
yılda bir yapılan seçimlerin size hiçbir faydası yoktur, siz yine aynı siz
olarak kalıyorsanız boşuna avunmayın bunlarla.
Şu husus unutulmamalıdır ki, her bir ferdin kendi
iradesiyle, kendi şahsında gerçekleştireceği değişimler gerçek değişimdir ve
önemlidir.
Bir sabah uyandığınızda sevdiklerinizde, nefret
ettiklerinizde, kendisinden kaçtığınız şeylerde ve uğrunda koşuşturduklarınızda
bir değişiklik varsa ve bunu kendi iradenizle belirlemişseniz bu bir
değişimdir.
Hayatınız boyunca başkalarını çekiştirmek sizin için büyük
bir zevk iken, başkalarının gıybetlerini yaparak onları küçük düşürmek ve
böylece kendinizin yüceldiğini zannetmek sizin için bir hayat tarzı iken…
Bir sabah uyandığınızda gıybetin çok büyük bir düşüklük
olduğunu fark edebiliyor musunuz, ölmüş kardeşinizin etini yemek olduğunu
kabullenebiliyor musunuz?
Bir sabah uyandığınızda imanınızın farkına vararak İmran ve
babası Husayn gibi birbirinize sarılarak elini ayağını öptüğünüzü düşünün?
İşte değişim budur! Birkaç metre kare fazla mal alabilmek
için miras davası yüzünden mahkeme kapılarında ömrünüzü çürütüp dururken…
Bir sabah uyandığınızda dünya malına karşı içinizdeki
duyguların tamamen değiştiğini, davanızdan vazgeçtiğinizi, hatta kendi
malınızdan kardeşinize, davacınıza fazla fazla verdiğinizi düşünün…
Hatırlayın, tek övünçleri yağmacılık, baskın ve gasp olan,
dünya malı için birbirlerini boğazlayan Araplar, aradan geçen kısa bir müddet
sonra, kendi şehirlerine hicret eden hiç tanımadıkları insanlara
hurmalıklarını, koyunlarını, develerini bölüp vermişlerdi.
Şu ana kadar cimri bir hayat sürüp gelmişken, hiç kimse
sizden bir hayır görmemişken…
Bir sabah uyandığınızda cömertlik damarlarınızın açıldığını,
elde etmek için uğruna ömrünüzü verdiğiniz şeyleri başka insanlara vermek için
sabırsızlandığınızı düşünün…
İşte değişim budur. Ve bu fırsat her Allah’ın günü önümüzde
durmaktadır.