"Ortadoğu" olarak isimlendirilen İslam topraklarındaki her bir devletin kaderi diğer devletlerin kaderi sayılır. Tüm halk ve devletlerde kader birliği vardır.

Siyasi çıkar ve stratejileri çok farklı olsa da birisinin yaşadığı sorun, diğerlerini yakından etkilemektedir. Birisinin zayıflaması, diğer tüm bölge ülkelerinin de zayıflaması demektir.

Küresel şer güçler, İslam ümmeti için öngördüğü planları adım adım uygulamaya koymaktadır. Her geçen gün, domino taşı stratejisi veya "sarı öküz" stratejisi ile halkı Müslüman olan ülkeler teker teker bertaraf edilmektedir. Her Müslüman ülke teker teker hedefe konulmakta, diğer İslam ülkelerin destek olmaması için de oluşturulan yapay sorunlar piyasaya sürülmektedir. Özellikle azınlık sorunları, yıllardır ihmal edilmiş problemler çok etkin bir şekilde kullanılmaktadır. Neticede; kendi aralarında barış, adalet ve müzakere zemininde çözülemeyen sorunlar, küresel şer güçlerin işret sofralarının mezesi olmaktadır.

Mesela Kürt meselesi bu bağlamda en fazla suiistimal edilen konulardan birisidir. Emperyalistlerin bu sorunu suiistimal etmeleri bir yana, bu yaranın şimdiye kadar tedavi edilmeyip kanamaya müsait bir şekilde bırakılması da ayrı bir boyuttur. Burada belki de asıl suçlu, bu sorunları adalet temelinde çözmeyen zalim, en iyi tabir ile basiretsiz yöneticilerdir.

Gazze'ye savaş açıldığı zaman, bu meselenin, Gazze ile sınırlı olmadığını, tüm İslam ülkelerinin bu cephenin düşmemesi için çaba sarf etmesi gerektiğinin altı çizilmişti. Sırada yakın zamanda Lübnan ve Suriye'nin olduğu söylenmişti. Lübnan ve Suriye, Siyonist saldırganlık ve işgal ile muhatap oldu. Yemen saldırıya uğradı.

Şimdilerde ise İran'a saldırı konuşulmakta ve bu saldırının alt yapısı hazırlanmak istenmektedir.

Bilinmelidir ki; İran'a yapılan saldırı, aslında tüm bölge ülkelerine yapılmış sayılır. İran'ın zayıflaması ve denklem dışına itilmesi, diğer bir çok ülke için yaklaşık olarak benzer anlamı ifade eder. İran'ın denklem dışına itilmesi demek, sıranın Türkiye'ye gelmesi demektir.

Hatta İran'ın saldırıya uğraması durumunda, karşılık verme bağlamında Türkiye'deki Amerikan üsleri vurulabilir. Bu durumda, İran ve Türkiye; kendilerini bir çatışmanın, en azından büyük bir gerilimin ortasında bulabilir. Bu senaryo, İslam ümmeti için tam bir felaket olur.

Hiçbir İslam ülkesi diğerinin düşmanı değildir. Tüm Müslüman halkların ve devletlerin tek bir düşmanı vardır. O da terör çetesi israil ve haydut ABD etrafında kenetlenen küresel şer güçlerdir.

İslam Ümmeti ruhu bir kenara bırakılsa bile, siyaset aklı ve matematiği; bölge ülkelerinin ortak bir ittifak kurmalarını gerektirir. Ya hep beraber bu kuşatma zincirini kırar ya da teker teker köleliğe mahkûm oluruz.

Biz, tarihsel açıdan bir yol ayrımındayız. Ya hep beraber onurlu bir strateji inşa eder ya da emperyalist planların ancak nesnesi oluruz, emperyalistlerin değirmenine su taşır, sistemlerinin bir çarkı oluruz.

Küresel oyunculara karşı ancak ortak bir strateji ile karşı koyabiliriz.

Ya hep beraber bir yol bulmalı ya da hep beraber omuz omuza kenetlenmiş binalar gibi saf bağlayarak bir yol yapmalıyız.