2025 yılı için açıklanan asgari ücret rakamı beklentilerin çok altında kalmıştır. Beklentiler daha yüksekti, çünkü hükümet yetkilileri kimi zaman yaptıkları açıklamalarda işçiyi, emekçiyi, çalışanı enflasyona ezdirmeyeceklerini belirterek beklentilerin yüksek tutulmasına olanak sağlamıştı. Açıklanan rakam birçok kesim tarafından ciddi anlamda eleştirildi, asgari ücretlinin enflasyona ezdirildiği ifade edildi. Eleştirenlerin haklılık payı çok fazladır. Emekçiyi, işçiyi, asgari ücretliyi “enflasyona ezdirmeyeceğiz” diyenler, asgari ücret açıklandıktan sonra söylediklerini unutmuş durumdadırlar maalesef.

Asgari ücretle hayatını sürdürmek zorunda kalan vatandaşlarımızın yaşadıkları ekonomik zorlukları hükümetin hesap etmesi gerekirdi. TÜİK başta olmak üzere yapılan kimi araştırma sonuçları ortadadır. Sormak lazım: Açlık sınırı, yoksulluk sınırı hangi seviyededir? Kira artışları yüzde kaçtır? Açıklanan resmi enflasyon oranları kaçtır? Asgari ücret rakamını belirleyenler bunlardan haberdar mıdır acaba?

2024 verilerine göre dört kişilik bir ailenin gıda için harcaması gereken açlık sınırı 20.967 TL olarak açıklanmış, en temel ihtiyaçları için harcaması gereken yoksulluk sınırı ise 72.524 TL olarak hesap edilmiştir. Sınıf Araştırmaları Merkezi BİSAM’ın, Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması Kasım 2024 Dönem Raporunda; tek başına yaşayan bir kişinin sağlıklı ve dengeli beslenmesi için yapması gereken mutfak harcamaları ile yaşamını idame ettirmek için yapması gereken barınma, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri harcamalarının toplam tutarı 33.807 lira olarak açıklanmıştır.

Kira artışının yüzde 60,45 olduğu, yeniden değerleme oranının yüzde 43,93 olduğu, yıllık enflasyon oranın ise yüzde 47,09 olduğu bir ülkede asgari ücrete yapılan zam oranının yüzde 30 ile sınırlandırılması vatandaşı memnun etmemiş, asgari ücretle çalışan emekçilerin beklentilerini boşa çıkarmıştır.

Belirlenen rakam, yeni yıl itibarıyla yapılacak zamlardan dolayı hiçbir yaraya merhem olmayacak, asgari ücretlilerin mevcut sorunlarını çözmeyecektir. Asgari ücretle çalışanlar tüm ihtiyaçlarını karşılayacak seviyede olurlarsa işte o zaman ülkede sosyal adalet sağlanmış olacaktır. Ancak şuanda asgari ücretle çalışan vatandaşların en temel ihtiyaçlarını bile tam anlamıyla karşılayamayacakları net bir şekilde ortadadır.

Bir taraftan hayatlarını lüks ve şatafat içinde sürdürenler, diğer yanda ise en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayacak durumda olan garibanlar... Bu adalet değildir. Bu manzaraların olduğu bir ülkede sosyal adalet anlayışından ve gelir dağılımındaki adaletten söz etmek mümkün değildir. Bu durum toplumda sorunların artmasına neden olacaktır, aynı zamanda eşitsizlik, huzursuzluk ve adaletsizliği de ortaya çıkaracaktır.

Uzun yıllardan bu yanadır asgari ücret konusunda yanlış ve eksik bir yaklaşım vardır. Evvela asgari ücret tanımını doğru yapmak gerekmektedir. Bir işçinin bir ay boyunca tam zamanlı çalışması karşılığında alabileceği en düşük ücret miktarını ifade eden asgari ücretin aynı zamanda o işçinin tüm ihtiyaçlarını karşılayacak ve onurlu bir şekilde yaşamasını sağlayacak seviyede olması gerekmektedir.

Enflasyonun yüksek olduğu ve devletin kendi vergilerine yüzde 50 seviyelerinde zam yaptığı bir dönemde açıklanan asgari ücret rakamıyla bir kişinin temel ihtiyaçlarının tümünü karşılaması kesinlikle mümkün gözükmemektedir. Öyle görülüyor ki hesap yanlış yapılmıştır, açıklanan rakamla geçimini sağlayacakları zor günler beklemektedir. İnsanca ve onurluca bir yaşam için seslerini duyurmak isteyen asgari ücretlilerin seslerine kulak verilmemiş, maalesef ki beklentileri karşılanmamıştır.

Netice olarak ortaya çıkan sonuç şu ki; ülkede resmi olarak asgari ücretle çalışan 7 milyon vatandaş sermayeye ezdirilmiş, alın terleri sermayedarlara kurban edilmiştir.