Gazze’de esir takası, yapılan anlaşma çerçevesinde devam ederken siyonist terör rejimi ortaya çıkan tabloyu daha fazla hazmedemedi ve sözlü olarak değil; ama fiili olarak anlaşmayı bozmaya çalıştı.
Serbest bırakılan siyonistlerden özellikle kadınların durumunun iyi görünmesi buna karşılık serbest bırakılan Filistinli esirlerin üzerinde fiziki ve psikolojik işkence izlerinin net olarak belli olması terör rejiminin soykırımcılığının yanı sıra işkenceciliğinin ve vahşiliğinin de tescili anlamına geldi. Kendini “Ortadoğu’nun en demokratik rejimi” diye pazarlayan işgalci siyonist rejimin savaş sırasında cilaları döküldüğü gibi esir takasında da kirli yüzü iyice berraklaştı.
Altına imza attıkları anlaşmayı bozmak için saldırılar yaptılar, esir takasını vaktinde yapmadılar; ama Filistin tarafı sabretti. Bunun işe yaramadığını gördüklerinde ise anlaşmaya yeni maddeler eklemek istediler; HAMAS ve Kassam’ın Gazze’yi terk etmesini istediler.
İşgalci terörist rejimin elebaşı Netanyahu, Amerika’yı ziyaret ettiğinde Trump’ın Gazze hakkında söylediklerinden ve tehditlerinden de cesaret aldı.
Trump’ın tehditleri karşısında dünyadan ciddi tepkilerin gelmemesi ise “küresel sistem” denilen şeyin sadece zalimlerin istediği düzen olduğunu bir kez daha ortaya koydu.
Bunca zamandır bombalanmasına rağmen teslim olmayan Gazze’nin bu tehditlerden dolayı geri adım atmasını kimse beklemiyor; ama bu arada Netanyahu’nun elinin güçlendiğine şüphe yok!
Siyonist sermayenin bir kanadının beklentileri oldukça yüksek!
Amerika’nın baskıları ile Uluslararası Adalet Divanı ve diğer insan hakları kurumları gittikçe işlevsizleştirilecek, ses çıkaran kimi Avrupa ülkeleri seslerini kısacak, herkes Trump’ın kestiği racona göre adım atmak zorunda kalacak! Ortadoğu’da siyonist terör rejiminin hareket alanı biraz daha genişletilecek.
Avrupa, özellikle ticari alandaki baskılara karşı birlikte hareket etmenin yollarını arıyor; ama Amerika onları “Rus tehdidine karşı koruma” kartıyla tehdit ediyor ve bunda büyük ihtimalle başarılı olacak.
Amerikan tehdidi bu kez klasik formların çok dışında gibi görünüyor.
Trump, kuzeyde Kanada’yı, güneyde Meksika, Kolombiya ve Panamayı tehdit ederken, Grönland üzerinden Danimarka’yı, Ukrayna üzerinden tüm Avrupa’yı tehdit ediyor.
Ortadoğu için “israil küçük bir yer” diyerek harita değişikliklerinin kapısını aralıyor; Mısır, Ürdün ve Suudi’ye talimatlar yağdırıyor. Aslında “israil küçük bir yer” derken Suriye, Lübnan, Irak ve Türkiye’yi de açıkça tehdit ediyor.
Trump’ın Gazze ile ilgili tehditleri ve planlarına karşılık cılız da olsa “kabul edilemez” açıklamaları var; ama fiili anlamda karşı durmaktan söz eden ya da bunu ima eden pek kimse yok!
“Suudi toprakları geniş, orada bir Filistin devleti kurulabilir” açıklamasına Suudi’den gelen "Trump israillileri Alaska'ya yerleştirsin" cevabı açıkçası “beklenmedik” bir üslup; ama bunun spontane bir şey olduğunu, altının pek de dolu olmadığını herkes tahmin edebilir.
Yani Trump’ın tehditlerine sözle bile olsa ciddi bir cevap yok maalesef!
Amerikan tehditleri karşısında tek ciddi ve kararlı duruş yine Gazze’de kendini gösterdi.
Gazze bir sorun olabilir evet, ama sömürgeci emperyalistler, soykırımcı katiller, insanlıktan bir parça nasibi olmayan teröristler için…
İnsan olanlar, insan kalanlar, insani ve ahlaki değerleri önemseyenler için Gazze, izzetli ve şerefli bir direnişin sembolü, büyük kahramanların kaynağıdır.
Netanyahu da Trump da diğer insan kılıklı yaratıklar da görmek istemeseler de bunu anlayacaklar.