Geçtiğimiz hafta iktidara gelişinin 20.
Yılını kutlayan AK Parti, 20 yıl bekledikten sonra başörtüsünü anayasal
güvenceye alma ve aile kurumunu güçlendirmek için anayasa değişikliği için
harekete geçti.
Evet, 20 yılda AK Parti iktidarı nice
proje ve sayısız icraata imza atı ve birçok hayati badire ile karşılaştı
bunları biliyoruz. Lakin tüm bunlara rağmen atması gereken adımları zamanında
yapılan uyarılara rağmen atmadı.
Sapkın lobiler ve feminist çevrelerin
baskısı sonucu 2012 yılında kabul edilen İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı yasa
ve diğer sözleşmeler sonucu aile kurumu darmadağın edildi. Genç nesillerimiz bu
çevrelerin planlı bir şekilde uyguladıkları strateji ile İslam’dan ve manevi
değerlerimizden uzaklaştırıldı ve aile kurumu çürümeye terk edildi. Duyarlı ve
dindar kesimlerin gayret ve feveranları sonucu Mart 2021’de Cumhurbaşkanı
Erdoğan imzasıyla İstanbul Sözleşmesi kaldırıldı. Yalnız mevzuatta bu
sözleşmenin etkisi en kuvvetli şekilde kendini göstermeye devam etti ve ediyor.
6284 sayılı yasa başta olmak üzere, CEDAW, Lanzarote Sözleşmesi gibi
sözleşmeler olduğu gibi duruyor. Ayrıca tek parti döneminde ABD ile imzalanan
Fulbright Anlaşması ile eğitim sistemi ABD’ye teslim edilerek, nesillerimiz bilinçli
olarak inanç ve değerlerimizden uzaklaştırılıp, batı tipi bir nesil
yetiştirmenin önü açıldı. Tüm bu sözleşmeler yerlerinde duruyor ve bunların
kaldırılması için hiçbir adım atılmadı.
Yıllardır Aile Meclisi, Aile Platformu,
duyarlı STK’lar, başta HÜDA PAR olmak üzere siyasi partiler, âlimler,
akademisyenler, basınımız ve dindar çevreler, aile ve neslin yozlaştırılması,
dini ve milli değerlerden uzaklaştırılması konusunda yaptıkları uyarılar,
basın açıklamaları ve yürüyüşler pek işe yaramadı. AK Parti iktidarı sapkın
gruplar ve onların destekçisi “Yeşil Kemalist” KADEM’cilere teslim oldu ve bu
sorunları görmezden geldi ve çözüme yanaşmadı.
Aynı sorun başörtüsünün anayasal
güvenceye alınması konusunda da yaşandı. İktidar, HÜDA PAR’ın yaptığı, (Allah
korusun) ileride yaşanması muhtemel iktidar değişikliğinde yeni 28 Şubatların
ve zulümlerin yaşanmaması için başörtüsünün anayasal güvenceye alınması
çağrısını bir türlü duymadı. Sonunda Kılıçdaroğlu’nun kanun teklifini boşa
çıkaran bir adım atarak, başörtüsü ile ilgili anayasa değişikliği yapılması
için adım atmaya ve bunun yanında aile kurumunu da güçlendirmeye karar verdi.
Şimdi soru şu:
Bu iki önemli konuyla ilgili adım
atılması için neden bu kadar beklendi?
Neden daha güçlü olduğunuz dönemde bu
adımı atmadınız?
Kritik bir seçim kapıya dayanınca neden
harekete geçme ihtiyacı hissettiniz?
Tüm bu sorular gündemdeyken ve tam da
“zararın neresinden dönersek kârdır” diye düşünürken; AK Parti Grup
Başkanvekili Mahir Ünal’ın “Cumhuriyet rejiminin” dilimize ve medeniyetimize
yaptıklarını naif bir şekilde dile getirmesi ile kızıl ve yeşil kemalistler,
Ünal’ın kellesini istediler ve başardılar. Bu yetmezmiş gibi Ayasofya Camii
eski imamı Prof. Dr. Mehmet Boynukalın’ı hedef alarak “Dini referans alma”
konusunda yaptığı skandal açıklama ile İslam düşmanlarına hizmet eden yeşil bir
feministin Ünal’ın yerine getirilmesi tüm ümitlerimizi yıktı.
AK Parti iktidarına tavsiyem:
Başörtüsü ve aile kurumunu güçlendirmek ve hizmet etmek istiyorsa; anayasal
adımlar atması yanında önce kendi içindeki yeşil feministler ile arasına mesafe
koysun. Ayrıca adı “Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” olan, gerçekte ise
aileyi ve nesli ifsad etme bakanlığı olan bakanlığı ve medeniyetimiz ile
gençliğimizi yozlaştıran diğer bakanlık ve kurumları ıslah etmeli yapamıyorsa
lağvetmelidir. Ancak bu şekilde bizi inandırabilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz hafta
çıktığı canlı yayında, "Aile yapımızı her türlü sapkınlıktan, marjinal
akımlardan, yozlaşmadan koruyacağız. Buradan taviz veremeyiz. Vatandaşlarımız
yürüyüşlerle haklı taleplerini dile getirdiler. Bundan daha güzeli olamaz, bu
yaygınlaşacak. Biz bunlara bu meydanları bırakamayız.” Dedi.
Ayrıca önceki gün bir programında,
“Teklifini vermeye hazırlandığımız son anayasa değişikliğiyle aile kurumumuza
ve insan fıtratına yönelik tehditlerin önüne bir set daha çekmiş olacağız
Burada yapılması gereken de bu. Kadın ve erkek arasındaki tüm çizgiler ortadan
kaldırıldığında kadının insanlığa kattığı zenginlikleri nasıl
göreceğiz. Aile kavramını güvence altına alacağız.” Şeklinde konuştu.
Yıllardır bu gerçekleri haykırıyoruz
ancak “Basra harap olduktan sonra” adım attınız.
Neden aile ve nesil harap olduktan sonra
harekete geçtiniz?
Neden bu kadar beklediniz? Neden şimdi?
Selam ve dua ile…