Kılıçdaroğlu İzmir’de yaptığı açıklama
ile siyaset kazanını fokurdattı ve 6’lı masanın fonksiyonunu felç etti. Gerçi
son günlerde bileşenlerin farklı yerlerde ikili-üçlü görüşmeleri masayı
çatırdatmıştı da o ayrı mesele. Ne demişti Kılıçdaroğlu? “Şunu da artık bilmek
zorundayım, siz gerçekten benimle birlikte misiniz? Bazılarınızın sesi
çıkmıyor, bazılarınızın da isteyerek veya istemeyerek zarar verdiğini de
görüyorum. Artık karar verin… Benimleyseniz, benimle olduğunuzu artık hissetmek
istiyorum. Sırtımı size yaslayacağımı bilmek istiyorum”
Gittiği birçok yerde vaatlerde bulunuyor.
Elazığlılara bakanlık vaadi gibi. Her haliyle “Cumhurbaşkanı adayıyım” diyor.
Nereden bakarsanız arkadaşlarına “Benimle beraber misiniz?” sorusu bir
zafiyetin, bir güvensizliğin dışavurumudur.
Ayrıca 6’lı masa cumhurbaşkanı adaylarını
beraber belirleyecekti. Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışı, değişik bir dille “Aday
benim” demesi kırmızı kartlık açık faul olmakla beraber 6’lı masanın ruhuna
aykırı ve arkadaşlarına yamukluk olarak, arkadaşlarını yarı yolda bıraktığı
şeklinde de yorumlanabilir. Resmen tek başına masanın ayarlarıyla oynadı
Kılıçdaroğlu.
Herkes Kılıçdaroğlu’nun sorduğu soruların
muhataplarının İmamoğlu ve Mansur Yavaş olduğunu sandı. Onlar da
Kılıçdaroğlu’nun kendilerine seslendiğini düşündüler. Hemen sinyal verdiler.
“Yanındayız” dediler. Dediler demesine de bize bir müsamereyi hatırlattılar.
Yıllar önce Salih Memecan bir karikatür
çizmişti. Karikatürde Kılıçdaroğlu araba sürüyordu. Şoför mahallinde de O’nun
CHP Genel Başkanı olmasında büyük payı olan partinin emektar genel sekreteri
Önder Sav oturuyordu. Bir dönemeçte Kılıçdaroğlu direksiyonu ani bir şekilde
kırıyor ve Önder Sav’ı düşürüyor, arabadan atıyordu. Kaşarlanmış birçok
CHP’liyi attığı gibi. Kılıçdaroğlu İzmir’de yaptığı açıklama ile de İmamoğlu ve
Mansur Yavaş’ı arabanın dorsesinden atmış oldu.
Aslında sekiz aylık 6’lı masanın da bu
soruların muhatabı olduğunu söyleyebiliriz. O masadan da ses İYİ Parti Genel
Başkanı Meral Akşener’den geldi. Belediye başkanları gibi “Yanındayız” demedi
ama “Ailece arkandayız, yaslanabilirsin” anlamında şöyle bir şeyler söyledi;
"Kendisine ölünceye kadar şükran duyacağım. Ben sülaleme Kılıçdaroğlu'nu
çocuklarıyla birlikte vasiyet ettim. Bana bir şey olursa, Kemal Kılıçdaroğlu’na
siz sahip çıkın dedim" İYİ Parti Kılıçdaroğlu’nun sırtını yaslayabileceği
bir yastıktı. Gerçi zaten İYİ Parti Genel Başkanı’nın cumhurbaşkanlığı diye bir
derdi yoktu. O simurg kuşu gibi olmayan bir makama başbakanlığa talipti.
Sözlerini "CHP benim babamın
partisi. Rahmetli babamın rahmetli İnönü ile fotoğrafı var. Sonra
paylaşırız." Diye süslemeyi, sazının bam teline hafiften dokunmayı da
ihmal etmedi.
HDP de birçoğumuzun SMF gibi ismini ilk
kez duyduğu partilerle başka bir mahallede 2 No’lu bir 6’lı
masa kurmuştu. Artık Erdoğan’ın karşısında bir düzine parti vardı. Erdoğan
“Topunuz gelin” davetine icabet etmiş gibilerdi. Bir düzine gelmişlerdi; 1-
Halkların Demokratik Partisi (HDP) 2-Türkiye İşçi Partisi (TİP) 3-Emek Partisi
(EMEP) 4-Toplumsal Özgürlük Partisi (TÖP) 5- Emekçi Hareket Partisi (EHP) ve
6-Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF)
Onlar da 1 Nolu 6’lı masanın birinci
turda bir şey yapamayacağını gördükten sonra masalarını alıp masayı genişletip
12’li yapmak ve elleri güçlü olarak yuvarlak masaya bir tekme vurup masayı
dikdörtgen yapıp baş tarafta oturmanın hesabını yapacaklar. Böyle bir durumda
Türkiye kutuplaşmanın zirvesini yaşayacak. HDP destekli yıpranmış
Kılıçdaroğlu’nun yıpranmış Erdoğan karşısında neler yapacağını izleyeceğiz. Ama
Erdoğan’ın işinin hiç olmadığı kadar zor olduğu göz ardı edilmeyecek bir
gerçek.
Ben bu seçimde sadece HÜDA-PAR’ın
sonuçları nasıl etkileyebileceğini merak ediyorum. HÜDA-PAR seçmeni
duygularıyla değil de huylarıyla hareket ederse seçimlere yön vermesi şaşırtıcı
olmayacaktır.