36,4316
34,5417
2.964,73
Yakarsa
dünyayı garipler yakar, diye bir şarkı sözü vardı. Arabesk türünden olan bu
şarkı ile karamsarlık ön plandadır.
Nerden icap etti şimdi
diyeceksiniz. Evet. Maalesef şu anda ülkemizin garipleri de üniversiteli
işsizler ordusudur. Ülkemiz genç nüfus oranı bakımından dünyada ilklerin
arasına girmektedir. Üniversiteli öğrenci sayısı bakımından da birinci sırada.
Ama ne yazık ki, üniversiteli işsizler oranında da birinci sıradayız.
İlkokul, ortaokul ve lise öğrenim
çağlarında herkesi üniversiteli olmaya teşvik eden sistem maalesef mezun olan
üniversitelilerin işsizlik sorununu çözmekte pek başarılı değildir.
Liselerimizde sınav odaklı bir sistem mevcut. Öğrencilerimizi yarış atı gibi
test çözmede yarıştırıyoruz. Anne babalar çocuklarını okusun büyük adam olsun
mantığıyla üniversiteye gönderebilmek için dershanelere, özel derslere servet
harcamaktadırlar. Dört-beş senelik üniversite hayatından sonra da kocaman bir
boşlukla karşı karşıya kalmaktadırlar.
Neden gençlerimize bunu reva
görüyoruz? Neden ümitlerini tüketiyoruz, ülkeye, ülkenin yöneticilerine olan
güvenlerini zedeliyoruz, neden onları yurt dışına gitmeye can atan insanlar
haline dönüştürüyoruz? Maalesef artık mühendislerimiz bile asgari ücretli iş
bulamıyorlar. En iyi üniversitelerin en prestijli bölümlerinden mezun olanlar
bile rahatlıkla işsiz kalabilmekte, ailesine yük olmakta, toplumda boynu bükük
gezmekte, bir çay ocağına oturup rahatlıkla bir çay içememekte, evlenip yuva
kuramamaktadırlar.
Eğitim sistemini kuranlar neden
adamakıllı bir iş gücü planlaması yapmazlar, neden yerden biter gibi her şehre
üniversite kurmayı marifet sayarlar. Ki son yıllarda kurulan üniversitelerin
birçoğu bütçeye yük olmaktan ve gizli işsizlik üretmekten öteye
gidememişlerdir.
Evet, üniversiteli işsizler bu
ülkenin de bu iktidarın da yumuşak karnıdır artık. Emek ve aş vermediğiniz,
veya bunun için ortam oluşturmadığınız her genç aleyhinize dönüyor. Neden
gençler bizi seçmiyor diye sormaya gerek yok. Gençleri dinlemek ve anlamak
zorundayız.
Diyebilirsiniz ki, serbest piyasa
ekonomisi bunu gerektiriyor. Devlet her üniversite mezununa iş vermek zorunda
değil. Olabilir, ancak o zaman da size derler ki, neden uygun bir planlama
yapmadınız ve herkesin önünü açtınız? Belki üniversiteye gitmek o kadar kolay
olmasaydı, bu gençler daha kısa yoldan hayat atılabilirlerdi. Meslek hayatına
atılırlardı, iki yıllık bölümleri okurlardı.
Piyasa şartları acımasız
olduğundan, herkes devlet kadrosuna atanmak istiyor. Çünkü işverenlerin çoğu
çalıştırdıkları işçilerin hakkını vermedikleri gibi, adeta köle muamelesi
yapmaktadırlar. Asgari ücretin altında ücretle çalıştırmakta, sigorta
primlerini yatırmamaktadır. Ve ne yazık ki, devlet bunu denetlememekte adeta
buna göz yummaktadır.
Nereye kadar bu gidiş. Gelecek bu
konuda parlak görünmüyor. Siz çok güzel yollar yapmış olabilirsiniz, ki bu konuda iktidarın hakkını yememek gerekir.
Barajlar, tüneller, hastaneler, okullar vs binlerce güzel işler yapılmıştır.
Ama iş dönüp dolaşıp insan unsuruna geliyor. Yetiştirdiğiniz insanları bir
lokma ekmeğe muhtaç etmişseniz, üstelik bu insanlar en güzel yıllarını
üniversite okuyarak geçirmişlerse bunlara anlatacak bir hikâyeniz kalmamıştır.
Bütün bunların yanında KPSS den
sonra mülakat denilen ve en adaletlisi bile adaletsiz sayılan bu sınavdan
elenenleri de eklerseniz, bu garipler ordusunun öfkesini dindirmeniz çok kolay
olmayacaktır.
Sevgili dostlar, bu serzenişler
ülkemizi ve insanımızı sevdiğimiz içindir. Bize bu konuda her gün yaşanan
hikâyeler anlatılmakta, gençlerin sessiz çığlıklarını duymamız için
kulaklarımız tırmalanmaktadır. Bizler de bu sessizlerin sesi olmak zorundayız.
İnşallah yetkili ve etkililer bu feryatları duyarlar ve kulak verirler.