Gündem o kadar çok hızlı
değişiyor ki, bazı konuları değerlendirmeye, yazmaya fırsat bulamıyoruz.
Yazacağımız konu henüz tam olarak soğumuş sayılmaz. Aslında yalan-politika
ilişkisi güncelliğini kaybetmeyen bir konu… Her zaman yazılabilir.
Öyleyse konuya geçebiliriz…
Küçükken politikanın ne olduğunu
çevreme sorduğumda politikacıların oran olarak diğer vatandaşlardan biraz daha
fazla yalan söylediklerinden, şöyle diyelim; daha az doğruyu söylediklerinden
olacaktı ki, “Politika yalan söyleme sanatıdır” cevabını almıştım.
Ama önce babamdan kalma bir halk hikâyemize bakalım…
Viroker Derewin adında bir
yalancı varmış. Herkes onun yalan söylediğini bildiği halde sohbetlerine büyük
ilgi gösteriyormuş. Her yalanı, ehli sohbeti coşturuyor, neşelerine neşe
katıyormuş. Konuşmaya başladı mı herkes susup onu dinliyormuş. Yalanlarını
süslemede benzeri yokmuş çünkü…
Bir de onu kıskanan kardeşi
varmış. “Doğruları söylediğim halde neden bana ilgi göstermiyorlar” diyerek
üzülüyormuş. Bir gün kendi kendine “Bundan sonra ben de yalan konuşacağım. O
zaman bana da ilgi gösterilir” diyerek bir karar almış. Karar aldığı günün
akşamında muhtarın evinde toplantı varmış. “Bu fırsatı değerlendirmeliyim”
diyerek herkesten önce toplantı mekânında yerini almış. Herkes gelince de
yalanlarının açılışını yapmış; “Bugün bir köpek yavrusunun gökyüzünde
havladığını gördüm” demiş. Odada bir uğultu, bir uğultu…
“BAK SEN ŞU YALANA! VALLAHİ BU
YALANDIR”
“Olacak şey mi? Köpeğin
gökyüzünde ne işi var?”
Kardeşi gibi kendisine de ilgi
gösterilmesini beklerken tepkiler almış. Çok zor duruma
düşmüş. Derewîn hemen imdadına koşmuş; “Bunda şaşılacak ne var? Bir
kartal, köpek yavrusunu kapıp gökyüzüne çıkardıktan sonra onu bırakmış o da
havlamış olamaz mı? Olabilir”, diyerek kardeşini zor durumdan kurtarmış,
yırtığını yamalamış. Sonra da kardeşinin kulağına fısıldamış; “Bilmediğin
sularda yüzme! Her yırtığın dikiş tutmadığını da unutma!”…
Çakıcı-Kazık-Kılıçdaroğlu-Metiner
meselesini biliyorsunuz.
Çakıcı, Kılıçdaroğlu için
şöyle demişti: “Ul.. Dürzü… Akıllı ol! K…lik yaptığın vatan hainleri ile
Bahçeli’yi bir potaya koyarsan, hayatının en büyük hatasını yaparsın.
Seni bakla kazığıyla tanıştırırım. Bak Kılıçdaroğlu, sana akıllı ol
diyorum. Bana bak dürzü! Saray diye ifade ettiğin Külliye devletimizin en üst
makamıdır. Millet adına devletin yanında olmak, Sayın Bahçeli için bir yaşam
tarzıdır.”
Tam da burada Metiner topa girdi…
Topu kapıp sektirdi. Bakın nasıl!
"Hangi anlamda kazığa
oturturum diyor, o bir tehdit midir? Belki kendisine sorarsanız akıllı olmanın
beraberinde getirdiği bir şey olabilir. İlla bunu bir tehdit olarak algılamamak
lazım. İfade hoş olmayabilir, yanlış olabilir; ama bunu bir tehdit biçiminde
yorumlamanın da zoraki bir yorumlama olduğu kanaatini taşıyorum. KAZIĞA OTURTURUM
LAFINI BELKİ... Hangi anlamda kullanıyor bakmak lazım, bunu bir tehdit
olarak algılamamak lazım."
İyi ki HÜDA PAR var yoksa insan
politikadan soğuyor be!