Susa Katliamının ve Şeyh Said Kıyamının yıldönümlerinde
şehitler düştü aklıma. Şehitleri ve şehitliği anlatmak istedim. Evet,
geleceğimiz olan şehitleri…
İslam ne zaman insanlığın gündeminden çıkmışsa, ne zaman
halklar kirli proje, tuzak ve algılarla İslam’dan uzaklaştırılmışsa şehitler
devreye girmiş, İslam’ı halkların gündemine taşımışlar tekrar. Şehitler, en
değerli varlıklarını, canlarını ortaya koyarak, tüm sevdiklerinden ayrılmayı,
her şeyden vazgeçmeyi göze alarak İslam’ın mesajını yükseltmişlerdir. Susuz
kaldığı için yaprakları kurumaya yüz tutmuş İslam’ın mübarek ağacını bereketli
kanlarıyla sulamışlar, İslam’ın kışını bahara çevirmişlerdir.
Biz Müslümanlar tarih boyunca varlığımızı, izzetimizi,
özgürlüğümüzü şehitlere borçluyuz. Şehitler sayesinde topraklarımızı işgale eden
istilacılar kovulmuş, yurtlarımızda Müslümanca yaşama imkânına kavuşmuş, namus
ve iffetimizi koruyabilmişiz.
Bu gün eğer hala düşmanlarımızın, İslam’ın düşmanlarının
kalbine korku salabiliyorsak, azgınlıklarını frenleyebiliyorsak, düşman
kırmızıçizgilerimizi çiğneme konusunda ürkek davranmak zorunda kalıyorsa bu
şehitlerin, şehadet bilincinin sayesindedir.
O yüzden şehitlerimizi asla unutmamalıyız. Zor
zamanlarımızın kurtarıcıları rahat zamanlarımızın da başkahramanları olmalı.
Kalplerimizde, ruhlarımızda müstesna bir yere sahip olmalılar. Çocuklarımız,
gençliğimiz, bizden sonra gelecek nesiller bu aziz şehitleri tanımalı, sevmeli,
özgür ve huzurlu yaşamlarının şehitler sayesinde olduğu bilincinde olmalı.
Şehadet kültürü her zaman canlı tutulmalı.
Şehitlerimiz, şehadet, İslam tarihi boyunca bu aziz din için
yapılan savaşlar, cihatlar ve direnişler romanlarımıza, öykülerimize,
şiirlerimize, diğer tüm sanat eserlerimize, filmlerimize konu olmalı. Şehitlerimizi
eserlerimizde yaşatmalıyız. Nasıl ki adları Allah katında ölümsüzleşmiş,
halkların, genç nesillerin gönlünde de adları ölümsüzleşmeli.
Şehitlerimiz bizler için, çocuklarımız için, nesillerimiz
için rol model olmalı. Onlara gıpta etmeli, onlara benzemeye çalışmalı, onların
yaşadığı hayatı yaşama gayreti içinde olmalıyız.
Şehitliğin, şehadetin önemini azaltmaya çalışan, bu mukaddes
kavramları değersizleştirme gayretinde olan sinsi düşmanın algı operasyonlarına
aldırmamalıyız. Eğer iman ehliysek, Kur’an’ın Allah kelamı olduğuna
inanıyorsak, Muhammed Mustafa’nın sözlerine itibar ediyorsak, düşmanın değil,
Kur’an’ın ve Sünnet-i Resulullah’ın sesine kulak vermeliyiz.
Peygamberlerin bile büyük bir gıpta ile arzuladıkları ve
kavuşanını ölümsüzleştiren, sonsuz cennet nimetlerine kavuşturan şehitlik
emperyalist güçler, sömürgeci işgalciler, ülkelerimizin zenginliklerine göz
dikmiş barbarlar karşısında elimizde bulunan en büyük silahtır. Bu silahı elden
bırakırsak, maddi güç ve teknolojik imkân bakımından bizden çok daha güçlü olan
düşmanlarımıza, dinimizin ve özgürlüğümüzün düşmanlarına karşı durma imkânını
kaybeder, esaret zincirlerinin boyunlarımıza geçirilmesine rıza göstermek
zorunda kalırız.
Dünya ve ahiretimizin kurtuluşu şehitlerimizin yolunu
sürdürmemizle mümkün. Unutmayacağız şehitlerimizi… Ne dünün ve ne de bugünün
şehitlerini, asla unutmayacağız. Hamzalarımızı, Musaplarımızı, Hüseyinlerimizi
unutmadığımız gibi Şeyh Saidlerimizi, Atıf Hocalarımızı, Aytaçlarımızı,
Yasinlerimizi de unutmayacağız. Mübarek kanlarıyla mabetlerimizi, camilerimizi
sulayarak onların kutsallık ve saygınlıklarını daha da artıran; düşmanlarımızın
ne kadar azgın ve ahlaktan yoksun olduklarını ispatlayan Susa Şehitlerini, El
Halil şehitlerini de unutmayacağız.
Ve tabii ki Kudüs direnişinin ölümsüz şehitlerini de
unutmayacağız. Şeyh Ahmet Yasinleri,
Rantisileri, Abbas Musavileri, Fethi Şikakileri de unutmayacağız.
Mustafa Çamranları, Seyyid Kutupları, Hasan El Bennaları ve İslam âleminin her
bir tarafında kanlarıyla İslam’ın mübarek ağacını sulayan tüm şehitlerimizi
özlemle, gıptayla anacağız, miraslarına sahip çıkacağız.