Filistin’deki soykırımın birinci yılını geride bıraktık. İnsanlık ve medeniyet namına ne varsa, canlı ve cansız her şey, terör çetesi siyonistlerin hedefi oldu. Soykırım ve insanlık suçları, tüm hızı ile devam etmektedir. Filistin’deki soykırım, Lübnan’a sıçradı. Ortadoğu’da haritaları değiştirmeyi hedefine koymuş olan terör örgütü israil, insanlık için büyük bir tehdit olarak kendisini göstermektedir. Yaşanan her yeni gelişme, siyonizmin bütün insanlığın ortak düşmanı olduğunu göstermektedir. Tüm dünyayı etkileyen salgın hastalıkları tetikleyen virüsler nasıl ki tüm insanlık için ortak bir tehdit ise, kendisi dışındaki tüm insanları köle olarak gören bir zihniyet de tüm insanlık için ortak bir tehdittir. Öyle ise bu düşman ile elbirliği ile mücadele edilmelidir. İnsanlık, kendi istikbal ve özgürlüğünü tehdit eden; yumurtasını pişirmek için tüm insanlığı ateşe veren bir zihniyetin varlığının, insanlığın felaketi olduğunu görebilmelidir. Yahudi küresel şirketler, değerlerin yıkımını hedefleyen şer odakları, küresel tefeciler gibi insanlığı felakete sürükleyen oluşumlar, bugün yeryüzündeki acıların direkt veya dolaylı kaynağıdır. Siyonizm ağacının dal ve budakları olan ve insanlığı doğrudan saldırılar veya içerden çökertmek amaçlı ihdas edilen bu şer odakları, netice itibariyle israile ve siyonizme hizmet etmektedir.

Bu felaketin ve tehlikenin büyüklüğü karşısında İslam Ümmeti topyekûn seferberlik ilan etmelidir. Bu günlerimiz; Moğolların İslam dünyasını adeta teslim aldığı, Haçlıların sürüler halinde, İslam Ümmeti’nin topraklarına aktığı günlerden daha iyi değildir. O gün nasıl ki istilanın ve mağlubiyetin zeminini, teslimiyet ve tefrika oluşturdu ise bugün de tablo aynıdır. Teslimiyetçi bir zihniyet ve İslam Ümmeti’nin ihtilafları, siyonist canavarı büyüttü ve İslam Ümmeti’nin başına bela etti. Teslimiyetçi ve tefrikacı bir zihniyet, ihanet ve mağlubiyeti getirdiği gibi, direniş ruhu ve ittifak ise kölelik zincirlerini kırarak zaferi getirmiştir.

O halde diyoruz ki; siyonizm tehlikesi herkesin kapısına dayanmıştır. Bu kadar büyük bir tehlike var iken ihtilaflarla uğraşıp, İslam Ümmeti’nin dikkat ve enerjisini dağıtmak; akıl tutulması olup İslam’a ve Müslümanlara ihanettir. Kim ki bu ortamda ihtilaflı konuları dile getiriyorsa ya haindir ya da gafildir. Gaflet ve ihanet de aynı mecrada buluşan iki necis ve bulanık sudur.

İmandan sonra bugün en önemli mesele belki de Müslümanları ittifakıdır. Kim ki ölüm korkusunu, dünya sevgisini, düşmanın gücünün büyüklüğünü ve teslimiyeti salık veriyorsa, bu meşum fikirlerin sahipleri kol kola vermiş hain ya da gafillerdir.

Bir yıldır direniş her şeye rağmen bütün görkemi ile devam etmektedir. Gazze’de soylu bir direniş mevcuttur. Aksa Tufanı’nın üzerinden bir yıl geçtiği halde, yıldönümünde yapılan müthiş operasyonlar; hele M 90 füzelerinin fırlatılıp Tel Aviv’in vurulması düşmanı şaşkınlığa çevirmiştir. Lübnan’da şehit olan lider ve komutanlara rağmen, Direniş, terör çetesi israilin ayakları altındaki toprakları ateşe vermiştir. Oluşan boşluklar ve kayıplar telafi edilmiş; Direniş, kana kan dişe diş bir mücadele vermektedir. Hava savunma sitemlerinin eksikliği düşmanın pozisyonunu güçlendirse de Direniş cephesi asla diz çökmeyecektir.

Bu gün Şii-Sünni yoktur; iman-küfür savaşı, mazlum ile zalimin, Davut ile Calut’un savaşı vardır. Cepheler birleşmeli ve sancaklar tek olmalıdır. “İslam cephelerinin şehadet şafaklarına and olsun ki, zafer İslam’ın ve mazlumların olacaktır.”