Yahya Sinvar verilmemeliydi, Ümmet bu yiğit evladına, Gazze’nin aslanına sahip çıkmalıydı. Gerçi o şehadet için yaşıyordu, “ihtiyar develer gibi yatarak ölmekten korkuyordu, coronadan, felçten, kalpten veya trafik kazasında ölmek istemiyordu, direnişin önceki liderleri gibi şehid olmak istiyordu” ve bu anlamda muradına erdi, Rabbim şehadetini kabul buyursun.
Bir de İsmail Heniyye’nin söylediği gibi Yahya Sinvar da kendilerinin ve çocuklarının şehadetinin diğer Müslümanlardan bir ayrıcalığının olmadığını söylüyordu ama benim içim bunu bir türlü kabullenemedi. Çünkü Yahya Sinvar bir fırtınaydı, Gazze’nin aslanıydı, Filistin’in hatta hepimizin bir aslanıydı. Karadan, havadan ve denizden Körfez’e yığılan dünyanın en büyük ordularına bir yıldan bu yana kök söktürüyordu.
Kahrımdan ağlıyorum, içim içime sığmıyor. İnanıyoruz, Gazze kaldığı yerden devam edecek, Yahya Sinvar’ın yerini dolduracak sapan taşıyla eğitimlerini tamamlayan çocuklar sırada bekliyorlar, bundan yana hiçbir tereddüdümüz yoktur. Ama Yahya Sinvar’a sahip çıkamayan, çıkmayan etraftaki yönetimlere Allah (cc) bunun bedelini mutlaka ödetecektir. Bazı savaşlar vardır ki başkomutan öldürüldüğü zaman o savaş kaybedilir, o ordu kolay kolay toparlanamaz.
Ama bu durum daha çok meydan savaşlarında ve ülkelerin dışında gerçekleşen savaşlarda olur. Eğer insanlar kendi topraklarında özgürlük savaşı veriyorlarsa liderlerinden ne kadarını kurban verirlerse versinler bir gün o savaşı mutlaka kazanırlar. Yahya Sinvar’ın şehadeti için ağlıyoruz ama Filistin’in özgürlüğüne kavuşacağı konusunda ümidimizden zerre kadar bir şey kaybetmedik.
Allah’ım, siyonistlerin ve uşaklarının sevinçlerini kursaklarında bırak! Sergiledikleri bu vahşetten dolayı insanlık alemini uyandır, yüzlerine tükürsünler, dünyanın hiçbir yerinde dışarı çıkamaz hale getir Allah’ım! Tez zamanda birbirlerine düşür, geçmişte olduğu gibi yine birbirleriyle boğuştur! Dualarımızı yoğunlaştıralım…