2023 seçiminden çok evvel,
HDP içerisinde var olan tartışmalar ve ayrışmalar iyice gün yüzüne çıktı.
HDP’nin, millet ittifakı için her şeyini seferber etmesi ve başarısız olması,
tartışmanın ayyuka çıkmasına sebebiyet verdi. Selahattin Demirtaş’ın son
açıklamaları, gelinen son nokta açısından önemlidir. Bundan birkaç yıl önce
başlayan marjinal Türk solu ve sosyalistlerinin parti üzerindeki hakimiyeti,
tartışmanın ana eksenini oluşturuyordu. Gelinen nokta itibariyle HDP; neredeyse
Kürt sorunu gibi bir derdi olmayan, marjinal Türk solunun ve sosyalistlerinin
kontrolü altına girmiş, Kürtler dışında, farklı kontenjanlardan
milletvekillerinin meclise taşındığı bir platforma dönüşmüştür. HDP seçmeninin
çoğu, aslında örgüt ve parti talimatları doğrultusunda istemeyerek de olsa
gösterilen adaylara oy vermektedir. Meclise sokulan “yetmiş yedi milletten” HDP
vekillerinin, Kürtleri temsil etmediği su götürmez bir gerçektir. HDP’nin
yetkililerinin birçoğunun, Kürt sorunu gibi bir dertleri olmayıp; Sosyalizm,
İslam karşıtı hayat tarzı ve küresel güçlerin sahadaki ayakları olma rolünü
benimsemişlerdir. Kürt sorunu ise sadece bir mücadele ve suiistimal zemini
olarak kullanılmaktadır. HDP adeta bir kaos hali yaşamaktadır. Olağanüstü bir
kongre, bu kaosu giderir mi, bunu zaman gösterecek.
Bu yazıda özellikle üzerinde
durmak istediğimiz bir nokta var. Bu ağır yenilginin faturasını herkes
birilerine kesmek istemektedir. Birinci turda aday çıkarmayarak büyük bir
stratejik hataya imza atan ve seçimlerde kilit parti olma pozisyonunu kaybeden
HDP, peş peşe aldığı hatalı kararların ardından her zaman olduğu gibi, faturayı
dindar kesime kesmek istemektedir. HDPKK eski gücünden çok uzakta olsa da
eskiden olduğu gibi yine kitlesini konsolide etmek ve başarısızlıklarının
üzerini örtmek üzere HÜDA PAR’ı ve kitlesini hedef göstermektedir. Son derece
tehlikeli ve sorumsuz bir dil kullanmaktadır. Selahattin Demirtaş’ın, HÜDA
PAR’a yapmış olduğu samimiyetsiz “el tutma” çağrısı bile partinin sözcüsü
tarafından anında tersi bir açıklama ile karşılık gördü. Başta, HDP’ye tasallut
etmiş Kemalist Türk Sosyalistler olmak üzere, birçok halk düşmanı son derece
kışkırtmacı ve çatışmacı bir dil kullanmaktadır. PKK silahlı kanadında
yöneticilik yapanlardan, bu kulvarın eski bazı siyasetçilerine varıncaya kadar
birçok sorumsuz figür, serseri mayın gibi halkımız için tehlike saçmaktadır.
Halkımız, kendi acılarını kirli işret sofrasına meze yapmaya çalışan bu halk
düşmanlarına asla itibar etmemelidir. Bu ajan provokatif tipler, halkımız
arasında yeni bir çatışmanın taşlarını döşemek istemektedir. İradeleri kendi
ellerinde olmayan bu kuklalar, evlatlarımızı bozuk para gibi harcayıp onları
çalı çırpı gibi ateşe atmaktan imtina etmeyecektir. Küresel şer güçlerinin
ajandasının memleketimizdeki uygulayıcıları olan bu halk düşmanları,
evlatlarımızı başkasının hesabına kullanmaya çalışmaktadır. Şu anda bunların
verdiği mücadele, Kürtlerin mücadelesi değildir. Kimin mücadelesini
veriyorlarsa bedelini de onlar ödesin. Kürtlerin; Amerika, Batı, Soros,
Küreselciler, LGBT ve benzerleri için feda edebilecekleri tek bir evladı
yoktur. Kürtlerin sırtından bir yerlere gelenler, şayet ortada bir mücadele var
ise bedel ödeme meydanına doğru iki adım öne çıkın ve sizi önden alalım.
Kürtlerin başkalarının savaşında piyon olma gibi bir lüksü yoktur.
Kendi kirli bagajlarını ve kanlı ellerini unutarak ve unutturmaya çalışarak, geçmişte bu topraklarda yaşanan acılar üzerinden kışkırtıcılık yapan ve halkımızın beraberce bir gelecek inşa etme azim ve iradesini ortadan kaldırmaya çalışan herkes halk düşmanıdır, haindir. Bu hainler ifşa edilmeli ve dışlanmalıdır. Bütün renkleri ve farklılıkları ile beraber halkımız bir medeniyet ve gelecek inşa edebilir. Diyalog ve müzakere dili her zaman en isabetli seçenektir. Halkımızı silahlanmaya davet eden şeytanların çağrısına itibar edilmemeli, acı ve kan üzerinden politika ve strateji üretmeye çalışan kan ve savaş baronlarına “dur” denilmelidir. Selam ve dua ile