Dünya Mustazaflar Haftası, her yıl 16-23 Mart arasında çeşitli
etkinliklerle gündeme geliyor. Mustazaflar Haftası, bir kutlama haftası değildir.
Nedir peki? Mustazaflar Haftası, yeryüzü zalimlerinin çirkin
ve murdar yüzlerini ortaya çıkarma ve mazlumları hayırla yâd etme haftasıdır.
Bu haftada yapılan açıklamalar ve icra edilen etkinliklerle,
mazlum ve mustazafları katleden, onlara zulmeden ve soykırımlar uygulayan
zalimlerin yaptıkları konuşuluyor ve toplum arasında mazlumun bilinmesi ve
zalimin tanınması açısından bir bilinç oluşturulmaya çalışılıyor.
Bu bilincin oluşması, genç nesillerin tarihlerini bilmelerine
ve geleceklerini muhkem temeller üzerine inşa etmelerine vesile olacaktır.
Bu haftanın en önemli ve acı olaylarının başında, 16 Mart
1988’de yaşanan Halepçe Katliamı geliyor. Halepçe Katliamı’nda, masum ve sivil
insanlar kimyasallarla katledildiler.
İnsanlık vicdanının köreldiği bir zaman diliminde savunmasız
ve gelişmelerden habersiz Halepçeliler savaş uçaklarından atılan zehirli
gazlarla çok kısa bir sürede öldürüldüler.
Sebep neydi peki, neden o mazlum insanlar katledildiler?
Zehirli gazlarla soykırıma maruz kalmalarını gerektiren sebep neydi gerçekten?
Saddam neden Kürtleri hedefe almıştı? Kürtler gerçekten o
dönemde yaşanan İran-Irak savaşında taraf mıydı?
İran -Irak savaşının son haftalarında Halepçe halkı, İran
askerlerini sevinçle karşıladıkları için mi katledildiler?
Peşmerge gruplarının İran’a taraf olmasından dolayı mı
kimyasal silahlarla katledildiler?
Sebep bunlar mıydı acaba.
Hayır, sebep sadece bunlar değildi elbette.
Zulüm, haksızlık ve baskı yıllar önce başlamıştı aslında.
1968 yılında Irak’ta Baas rejimi ile iktidara gelen Saddam, Müslüman Kürt
halkına baskı yapmış ve onlara karşı asimilasyon politikası başlatarak Kürtleri
zorunlu göçe tabi tutmuştu.
Kürtleri, Arap toplumunda yerleştirip asimile etmeye
çalışmış, direnen Kürtleri ise katletmişti. Ve Saddam, 1986 yılında Kürt halkına
karşı üç yıl sürecek ve 182 bin insanın ölümüne sebep olacak Enfal operasyonu
başlatarak katliamlar gerçekleştirmişti. İşte Halepçe Katliamı, sekiz aşamalı
Enfal operasyonun birinci aşamasıydı.
Saddam’ın Halepçe Katliamı’nı gerçekleştirmesinin ve İran’a
saldırmasının tetikleyicileri dönemin emperyalist güçleriydi. Yani sebep sadece
Saddam’ın Kürtlere olan düşmanlığı değildi. Aynı zamanda, Batı’nın kışkırtması
ve Saddam’ı desteklemesi katliamın yapılmasına zemin hazırlamıştı.
Katliam gerçekleştirildikten ve 6357 insan zehirli gazla
katledildikten sonra Batı ülkeleri başta olmak üzere dünya sessiz kalmıştı bu
yaşanan mezalime. Hatta İslam ülkeleri dahi ses çıkarmamış, sessiz kalmıştı.
Dünya adeta sessizliğe bürünmüştü Halepçe Katliamı’na karşı.
İnsanlık tarihinin en kahredici katliamı yaşanmış olmasına rağmen dünya
ülkeleri ses çıkarmamış, zulme ve katliama tepki vermemişti.
Her fırsatta insan hakları ve demokrasiden söz eden Batı’nın
sessiz ve tepkisiz kalmasının sebebi neydi, bu sessizliğin arka planında neler
vardı?
Emperyalist Batı’nın sessiz kalmasının sebebi vardı elbette.
Malum, Sykes-Picot anlaşması sonrasında Kürtler doğru bildiklerinden taviz
vermemiş, küresel güç konumundaki dönemin emperyalistlerinin emrine girmemiş,
onlara boyun eğmemiş, onların belirledikleri role uymamış ve aynı zamanda İslam
ümmetine ihanet etmemişlerdi.
Bu yüzden Batı’nın Kürtlerle görülmesi gereken hesabı vardı.
Bu hesabı, Saddam üzerinden görmenin planlarını yaptılar. Hem İran savaşında
hem de Halepçe’de kullanılmak üzere Saddam’a kitle imha silahları verdiler.
Neticede, Kürtleri, Halepçe’de Saddam’ın eliyle cezalandırdılar, zehirli gazlar
kullandırarak onları hunharca katlettiler. Katliamdan sonra sessiz kalmalarının
sebebi buydu işte.
Halepçe Katliamı’nı yapan ve sebep olan zalimler başta olmak
üzere yeryüzünün tüm zalimlerini tarih asla unutmamış ve unutmayacaktır.
Zalimlerin rengi, şekli, ırkı ve milleti ne olursa olsun fark etmez; zalim
zalimdir. Aynı şekilde mazlumun da rengi, şekli ve ırkının farklı olmasının bir
ehemmiyeti yoktur, mazlum mazlumdur.
Mazlumlar mutlak surette zalimlerden hesap soracak, zalimler
yaptıklarının hesabını vereceklerdir. Ve elbette mazlumun zalimlerden hesap
soracağı gün, zalimlerin zulümlerini icra ettikleri günlerden çok daha çetin
olacaktır.