Yürekte iman olunca,
Ayak felçli olsa da
Allah yolunda yürür.
(Şeyh Ahmet Yasin)
Müminler
kalpleri ile Allah'a yürürler, ayakları ile değil. Kalbi olmayanın ayakları onu
bir yere götürmez. Kalp meylettiği yere gider. Kalbinize iyi bakın; çünkü sizi
cennete de cehenneme de götürebilir.
İslam davası
iman işidir, imkan işi değil. Niceleri sahip olduğu imkanlara rağmen, İslam
davasına hizmet etmezlerken, imkansızlık içinde olan niceleri de var ki İslam
davasına bir ömür vermişler. İşte Şeyh Ahmet Yasin de imkansızlıklar içinde
İslam davasına hizmet edenlerden biridir. Hayatıyla iman ehline bütün
bahanelerin kapılarını kapatan bir dava adamıdır. Onun o felçli halini görüp de
bahanelere sarılmak mümkün değildir.
Felçli bedeni
İslam davasına hizmet etmesine engel olamamış; ama siyonist terör örgütü
İsrail'in yaptıkları zulme karşılık, ümmetin suskunluğundan duyduğu
rahatsızlığı Allah'a şikayet edeceğini söyleyerek Allah'ın huzuruna gitmiştir.
"Allah'ım ümmetin
suskunluğunu sana şikayet ediyorum" diyerek, uzun bir yazısı var.
İnşaallah her Müslüman bulunduğu çevrede İslâm'a hizmet ederek kendisini bu
şikayetin içinden kurtarır. Mazeretlerin arkasına sığınan ve İslam için elini
taşın altına koymayan her Müslüman bu şikayet listesinde olacaktır. Onun için
Kudüs davası bir ırkın, bir devletin meselesi değildir. İmani bir
meseledir.
Şeyh Ahmet Yasin yaşantısıyla
bütün mazeretleri yok eden bir dava adamıdır. Asıl sakatlığın bedeni değil de
kalbi olduğunu hayatıyla gösteren bir Mücahid.
Üstad
Bediüzzaman münazarat adlı eserinde mealen şöyle diyor: "Kalp ve
akıl merkezli olan insanın kamil bir kıvama gelmesi ancak; iman, muhabbet,
sadakat, hamiyet ile mümkündür." İşte Şehid Şeyh Ahmet Yasin'de bu
özelliklerin hepsi vardı. Tek başına bir topluma bedel bir dava adamıydı. İman
nurundan aldığı kuvvetle terörist Siyonist örgüte karşı meydan okuyordu.
Şeyh Ahmet
Yasin, hayatının her karesiyle örnek bir dava adamıydı. Ona davasını
bırakmasını söyleyen adaletsiz mahkemeye verdiğini birkaç cevap şöyledir:
İsrail yönetimi söz konusu cezaya mahkum ettikten sonra Şeyh Ahmed Yasin'le
zaman zaman pazarlıklar yapmak ve ona serbest bırakılması için bazı şartları
kabul ettirmek istedi. Bir keresinde İsrail'i tanıdığını ve imzalanan özerklik
anlaşmalarına olumlu baktığını açıklaması karşılığında serbest bırakma
teklifinde bulundu. Ahmed Yasin bunu kesinlikle kabul etmedi. Daha sonra
İsrail'i tanıma şartından vazgeçerek sadece özerklik anlaşmalarını kabullenmesi
şartıyla serbest bırakma teklifinde bulundu. Bunun üzerine Ahmed Yasin:
"Bana dışarı çıktığımda karpuz yemememi şart koşsanız bile yine kabul
etmem. Çünkü ben işgal rejimini muhatap kabul etmiyorum ki onun şartını kabul
edeyim!" cevabını verdi.
Onun şu sözü
davası konusunda ne kadar kararlı olduğunu açıkça ortaya koymaktadır:
"Benim için hapiste 100 yıl kalmak karşılığında birtakım tavizler vererek
çıkmaktan daha iyidir." İşgal rejiminin mahkemesi karşısına çıkarıldığı
sıra söylediği sözler de Onun inancı konusundaki kararlılığının bir
göstergesiydi. Bu inancını şehadete kadar bırakmadı.
Siyonist
işgal rejiminin saldırı ve tehditlerine karşı direnişten vazgeçmeyen Şeyh Ahmet
Yasin, 22 Mart 2004’te siyonistlere ait helikopterler tarafından atılan
füzelerle şehit oldu.
O felçli
haliyle adeta direnişin sembolüydü. Mazeretlerin arkasına sığınan insanların
çok olduğu böyle bir zaman diliminde her Müslümanın, hayatını mutlaka öğrenmesi
gereken bir dava adamıdır. Dua yayınlarından çıkan, yazarı Mehmet Ali Gönül
olan 'Pir-i İntifada Şeyh Ahmet Yasin' adlı eseri tavsiye ederiz.
Yazımızı merhum Erbakan Hocamızın sözüyle bitirmek istiyorum: "Hayat İman ve cihattır, iman varsa imkan da vardır."