Laikçi, seküler isimler neden bu kadar tedirginler ve
sürekli tehditler savuruyorlar.
Mesela neyden endişeliler? Kemalist sistem kendini koruyamaz
duruma geldi diyorlar.
Ayasofya gibi batı dünyasıyla gönül bağı kurdukları yasaklı
mabedin zincirinin çözülmesinden sonra Müslüman halkın giderek ortak bir direnç
geliştirmeye başladığını seziyorlar ve titriyorlar.
Global perception centers’ten yani düğümlere üfleyen
merkezlerden aktarılan sınırsız fonlara rağmen medya, siyaset, sanat, bürokrasi
ve ekonomi gibi alanlarda istenilen verimi elde edemiyorlar.
Aileler, hala ısrarla çocuklarını imam hatip okullarına
göndermeyi tercih ediyorlar hatta bununla da yetinmiyorlar.
Diyanetin açtığı ana sınıfları -ki bu girişim de,
Ayasofya’nın açılışı gibi rejimin, “Tevhid-i Tedrisat” devrimini delmek
anlamına geliyor- çok hızlı biçimde artıyor ve buralara yoğun ilgi var.
Sürekli model, idol, star gibi etiketlerle yüceltilip
dokunulmaz ve kutsal addettikleri sanatçılar, devletin en tepesi tarafından
bile değersizleştiriliyor diyorlar.
Bitmek bilmeyen zamlardan, kabarık faturalardan, istikrarsız
dövizden, enflasyondan, işsizlikten ve cebindeki kaygılardan başka bir şey
konuşmaması gereken yığınlar, anormal biçimde, neredeyse kendilerine tamamen
unutturulan dini değerlere yönelik hakaretleri ıskalamıyorlar.
Öyle ya, tek derdi işi, aşı, maaşı olması gereken
kalabalıklara ne oluyor ki, Adem ile Havva’ya c… denmesine bu kadar takıyorlar?
Bir zamanlar çok kullanışlı aparatları olan “gerici” ve
“mürteci, irticacı” gibi numaralara da tekrar dönemiyorlar.
Bu aralar gerçekten çok öfkeliler çok. Her gün cemaatle,
tarikatla alaka kuracakları bir intihar vakası düşmüyor ellerine.
Ya da ne bilelim şöyle kelepirinden bir cemaat yurdunda
taciz olayı, bir hocanın cin çıkarma şovu, bir kapalı kadının hırsızlık
görüntüsü de bulamıyorlar.
Ellerinde mizansen de olmadığı için çocuklara devletle
alakalı mekanlarda toplu ibadet, dua filan yaptırıldığına dair görüntüleri
verecek oluyorlar ama bunlar da artık iyiden iyiye aleyhlerine dönüyor.
Farklı yerlerden yüzlerce gencin hafızlık merasimlerini görünce
yakın geçmişte yeşil renkte ve tersten yani Arapçaya benzeterek yazdıkları
“tehlikenin farkında mısınız?” manşetlerini hatırlayınca kendilerini alkole
daha fazla sarıyorlar..
Sonra çaresiz yine kışlada zikir, sarık, namaz diyorlar.
Mesela biraz da mizah olsun diye tamamını alıntılayacağımız
CHP Milletvekili Murat Bakan’ın birkaç gün önce meclise verdiği şu soru
önergesiyle yürüyorlar:
"Bazı rütbelilerin ‘şeyhi gözlerine sürme çektiği’ için
kendisi de gözlerine sürme çekerek içtimaya çıktığı; askerlerin, kafalarına
taktıkları farklı renklerdeki takkelerle gruplaşarak ayrı zamanlarda gruplar
halinde mescitte ibadet ettikleri; diğer yandan da herhangi bir
tarikata/cemaate/gruba mensup olmadan mescide giden genç personelleri
sindirerek kendi cemaatlerine/tarikatlarına dahil etme çabası içinde oldukları;
Jandarma Genel Komutanlığı’nın koridorlarında paçalarını sıvayarak gezen, mesai
saatleri içerisinde ayağında terlik ile görev yapan birçok rütbelinin olduğu;
Genel Komutanlık Karargahına tarikat mensubu sivilleri davet eden rütbelilerin
olduğu; yine Jandarma’nın en mahrem yeri harim-i ismeti olan İstihbarat
Başkanlığı’nın odalarında zikir çeken rütbelilerin olduğu öne
sürülmektedir."
Ne kadar komik olduklarının farkındalar veya değiller ancak
son anketlerin verileriyle özgüvenlerinin biraz artması tehditlerinin dozajının
her gün artmasına neden oluyor:
“Dinci yobazlara bu memleketi dar edeceğiz. İslamcıların hiç
birine hayat hakkı tanımayacağız. Sanatçıya tepki vermek ne demekmiş bunu
yakında öğreneceksiniz. Ayasofya’yı geri müze yapacağız..” diye devam eden
binlerce paylaşıma her gün rastlamak mümkün.
Bir de meşhurlarının zaman zaman ağzından kaçırdıkları var:
İmam hatipler, Diyanetin konumu, Ayasofya, Kuran kursları, cemaat, tarikat
faaliyetleri, Mısır, Filistin gibi ülkelerden burada destek gören dinci yapılar
gibi..
Eskiden ‘ordu göreve’ diyenlerin bugün ordudan yana biraz
ümitsiz gözükmesi pes ettikleri anlamına gelmiyor yalnız çok perişan
durumdalar.
Bir tükenmişlikleri var ki sormayın.
Filmin sonuna mı geldik ne?