Kürt sorununu
çözme iddiasında olan bazı kesimler, Kürt sorununu ve Kürtleri anlamak yerine,
sadece karşıtlıklar üzerinden bir dil ve zemin geliştirip; halkımızı,
değerlerinden ve kökenlerinden koparmaya çalıştılar. Sanki Kürtleri mağdur eden
husus, Kürtlerin kimliklerini oluşturan değerlermiş gibi geleneksel ve Kürt
örfüne ait ne varsa savaş açtılar. İttihat Terakki ve sonrası Batı
beslemelerinin, İslam’ı toplumun arasından söküp atmaya çalışma gayretlerini,
başka sloganlara dayandırarak sürdürdüler. Kemalizm’in dipçik ve süngü ile
başaramadığını, Apoizm kan ve katliam ile yapmaya çalıştı. Şunu itiraf etmek
lazım ki; Kemalizm’in yapamadığını, Kürtlerden görünen Truva atları yaptı. Ama
her şeye rağmen halkımız, sosyalizm zemininde kalkış yapan ama emperyalizmin
güdümüne giren bu kesimleri daha iyi tanımaya başladı. Özellikle İslami
kesimin, Kürtler arasında yapmış oldukları Tevhid, adalet ve özgürlük eksenli
çalışmalar; halkımızın uyanmasında ve şuurlanmasında bir hayli etkili oldu. Bu
durum, bölgeyi çiftlik gibi gören halk düşmanlarını bir hayli rahatsız etti.
Özellikle İslami ve insani çalışmaların yoğun olduğu Batman, adeta o kararmış
kalplerine bıçak gibi saplandı. İslam düşmanları, ezilmişlerin ve mahrumların
gururu olan Batman’ı; hep kanayan bir yara, zapt edilemeyen bir kale olarak
gördüler. Kan ve savaş baronlarından Duran Kalkan’ın açıklamaları, adeta tüm
yapının düşüncelerini deşifre etmiştir. Halkımızın bilinçlenmesi,
emperyalizmi ve onların yerli beslemeleri olan kan ve savaş baronlarını bir
hayli rahatsız etmiştir. Başta Batman olmak üzere bölgede, İslami değerlere
sahip çıkma endişesi ile yapılan her etkinliğe savaş açtılar. İslami değerleri
ve onlara sahip çıkmayı yozlaşma olarak gördüler. Bu günlerde Batman’da namaz
ile alakalı bir etkinlik düzenlenip bir farkındalık oluşturulmak ve minik
yavrularımız namaza alıştırılmak istendi. Bu masum ve halkımızın
değerleri ve kimliği ile uyumlu etkinliği alkışlamak gerekirken; bir de ne
görelim memleketin her tarafında uyuma pozisyonunda olan zağarlar, hep bir
ağızdan iblisin nefesine nefes olmaya çalıştılar. Küfrün av köpekleri Truva
atları, adeta bir kaşık suda fırtına kopardılar. Gazeteci görünümlü
tetikçilerden siyasetçilere kadar şeytanın ne kadar gönüllü kölesi varsa
saldırıya geçti.
Her zaman şunu
söyleriz: Irkçılık ve İslam düşmanlığı, kişileri ahmaklaştırır ve aklı dumura
uğratır; insana inanılmaz hatalar yaptırır.
Bu İslam
düşmanlarına seslenmek istiyorum: İçinizde aklı başında olan hiç kimse yok mu?
İslami değerleri sevmeyebilirsiniz ama aleni düşmanlık yapmak hangi siyasi akla
ve siyaset matematiğine sığar? Namaz kılan o çocukların namaz alanına
yürüyüşünü askeri eğitim olduğu yönünde bir algı oluşturmaya çalışmanız size ne
kazandırdı veya düşmanca yorumlarınızı halkımızdan kim beğendi? Sadece sizin,
İslam düşmanı, iflah olmaz figürler olduğunuzu hatırladı. Bu hasmane tutumunuz
bize şu gerçeği tekrar hatırlattı:
“Ebu Lehep
ölmedi, Ebu Cehil kıtalar dolaşıyor.”
Siyaset aklının
ve siyaset matematiğinin gereği; halkımızın inanç ve değerlerine savaş açıp
halk düşmanlığı yapmak yerine, halkımızın değerlerini ve Kürdistani ruhu
anlayıp, bu değerlerle ve bu ruhla uyumlu bir siyaset yapınız. (Tabi marjinal
Türk solu mensubu Kemalist efendileriniz buna izin verirse…)
Bu da bizden size bir siyaset tavsiyesi ve dersi olsun.