AK Parti Milletvekili Mahir Ünal’ın Kahramanmaraş 8. Kitap
Fuarı’nda cumhuriyet ve dil devrimi ile ilgili dile getirdikleri sözlerden
sonra resmi ideolojinin savunucuları başta olmak üzere çok sayıda kişi tarafından
yoğun bir eleştiri ve saldırıya maruz kaldı.
Eleştiri ve baskılar neticesinde AK Parti Grup
Başkanvekilliğinden affını istemek yani istifa etmek zorunda bırakıldı.
Bu gelişme hakikatte parti içi bir “tasfiye operasyonu”ydu. AK Parti’nin farklı yaklaşımlara ve
eleştirilere karşı olan tutumunu ve de Atatürkçülüğe ve cumhuriyet rejimine
karşı düşüncelerini ortaya çıkarması açısından önemliydi.
Şurası net; AK Parti,
gelinen aşamada Atatürkçü düşünceye karşı olmadığı gibi bu düşüncenin
eleştirilmesini de kabul etmiyor. Cumhuriyet reformlarını, ülke ve millet için
bir kazanım olarak görüyor ve sahipleniyor.
AK Parti bugün devletin resmi ideolojisini savunuyor ve
artık kendini cumhuriyet rejimi kurulurken geçilen sistemin sahibi olarak
görüyor. Bunun için de cumhuriyete ve sisteme laf edilmesini kabul etmiyor.
Cumhuriyeti kuran kadroların asıl amaçlarının ve temel
hedeflerinin ne olduğu bilinmeyen bir husus değildir. Tarihçiler bu konuda
birçok eser yazmışlardır. Sadece tarihçiler değil rejimi kuranlar da kimi zaman
itiraf mahiyetinde olabilecek gerçek niyetlerini dile getirmekten
çekinmemişlerdir.
Cumhuriyet döneminin totaliter anlayışını en keskin bir
şekilde uygulayan Milli Şef lakaplı İsmet İnönü’nün, Sabahattin Selek imzasıyla
1968’de yayınlanan “Hatıralar” kitabında “Harf Devrimi” ile ilgili dile
getirdiği şu sözlere bakmakta fayda vardır:
“Harf Devrimi’nin tek
amacı ve hatta en önemli amacı, okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlama
değildir. Devrimin temel gayelerinden biri, yeni nesillere, geçmişin kapılarını
kapamak, Arap-İslâm dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki
etkisini zayıflatmaktı.”
İnönü, Harf Devrimi’yle gerçekten neler amaçladıklarını
açıkça söylüyor. Harf devrimini yaparak yeni nesillerin eski yazıyı
öğrenmelerine engel olacaklar, yeni çıkacak kitapları da kendi ideolojilerine
göre yazacaklar, izin ve denetleme de ellerinde olacak…
Bununla, şu sonuca varmak istiyorlar: Din ile ilgili yazılan
kitap ve eserler eski yazıyla yazılmış olduğundan dolayı okunamayacak,
okunmadığı için de Dîn-i Mubîn-i İslam’ın toplum üzerindeki etkisi azalacak.
Burada niyet bellidir: Cumhuriyeti
kuran kadrolar yaptıkları inkılap ve reformlarla, dinin millet üzerindeki
etkisini azaltarak ve milleti dinden uzaklaştırarak seküler bir hayat
anlayışını ve laik bir hayat nizamını toplumda hâkim kılmak istemişlerdir.
Resmi ideoloji savunucuları, harf inkılabı yapılırken amacın
toplumu İslamsızlaştırmak olmadığını, asıl amacın okuma yazmayı kolaylaştırmak
ve Mustafa Kemal’in ifadesiyle “Milleti cahillikten az emekle kısa yoldan
kurtarmak” olduğunu dile getirebilirler.
Bu fikir ve düşüncede olanlara, yine İnönü’nün hatıralarında
yer verdiği bir sözüyle cevap verelim. Bakalım İnönü harf inkılabının asıl
amacına ilişkin ne demiş:
“Harf İnkılabı bir
okuma yazma kolaylığına bağlanamaz. Harf İnkılabının bizde tesiri ve büyük
faydası, kültür değişmesini kolaylaştırmasıdır. Harf İnkılabını yapınca ister
istemez Arap kültüründen koptuk.”
İnönü’nün “Arap Kültürü” ifadesinden kastı, İslam
medeniyetidir, İslam kültürüdür. Bunun içindir ki İnönü, “Cumhuriyet inkılaplarının en ehemmiyetlisi yeni Türk harflerinin
kabulüdür” sözünü büyük bir sevinçle dile getirmektedir.
Dil gidince, din de gider, kültür de gider. Müslüman için
din gittiğinde hayat anlamını kaybeder. Anlamını kaybeden bir hayat toplumun
dünyevileşmesine ve geleceğe seküler bir bakış açısıyla bakmasına sebebiyet
verir.
Bu açıdan rejim için kültürel bir devrim olan harf inkılabı;
toplumun din ile bağını koparmasına,
nesillerin İslami değer ve yargılardan uzaklaşmasına, asırlık tarih ve
geleneğin bir anda yok olmasına sebep olmuştur.
Yazımızı Mahir Ünal’ın görevden alınmasına mal olan sözüyle
bitirelim:
“Maalesef bir kültür
devrimi olarak cumhuriyet, bizim lügatimizi, alfabemizi, dilimizi, hâsılı bütün
düşünme setlerimizi yok etmiştir.”