11


            Müslümanlar, İslam kaynaklı bir hayat yaşadıkları dönemlerde, yeryüzünün muktedir hâkimi ve heybetli toplumu olmuşlardır. Allah’a yakışır bir kulluk icra ettikçe, cenabı Allah’ta vaat ettiği maddi, manevi güç ve imkân ikram bulunmuştur. Böylece İslam ümmeti, Yeryüzünde adaleti, erdemliği, güzel ahlakı, kardeşliği tesis etmiş, güven ve huzurun teminatı olmuştur. Bu üstün güç, hiç şüphesiz Müslümanların sayı çokluğundan ve maddi güçlerinden kaynaklanmıyordu. Gücün kaynağı; sağlam imanları, tevekkül ve teslimiyetleriydi. İnançlarını öncelikli ve en mühim mesele olarak görüp, Allah’ın dinine bağlanıp, kitabıyla ciddi bir diyalog kurmalarıydı. Onları;  Yeryüzünün adil halifeleri, padişahları, valileri ve sultanları kılan güç imanlarıydı.

            Müslümanlar; Allah’ın dinine hizmette yarıştıkça dünya ayaklarına serildi, Doğunun ve batının egemen gücü oldular. Hayatı, iman ve cihat olarak kabul eden Müslümanlar, ayaklarına serilen dünyalıklara iltifat etmediler. Onlar, Allah yolundaki ölümü en büyük saadet, hayatlarının merkezine ibadet, sadakat ve ihlası koydular.  İslam’ı anlatarak değil, yaşayarak öğretitiler. Onlar için inanç, dil ile ikrar, kalp ile tasdik amel ile tatbikti. Bu inanç ve akide onları çıkılması güç noktalara getirdi. Müslümanların gurur ve iftiharı olacak Muazzam bir medeniyet ve kültür miras bıraktılar.

Peki değişen ne oldu acaba. Dünkü Müslümanları yardımıyla aziz kılan Allah, bugün, neden Müslümanlara yardım etmiyor, medeniyetler miras bırakan Müslümanlar neden bugün, kıymetsiz, kuvvetsiz ve heybet sizdirler?  İslam aynı İslam, peygamber aynı peygamber, kitap aynı kitaptır. İnanç kaynaklarından hiç birisi değişmemiş, aynı ayetleri okuyup, aynı peygamberi dinliyoruz. Ne değişti de Müslümanlar bu hazin duruma düştü. 

Evet, İslam aynı İslam, ama biz aynı Müslümanlar değiliz. Atalarımız İslam’ı yücelterek yüceldiler, Allah’ın dinini aziz kılarak aziz oldular. Bugün dilimizle haykırdığımız inancımızı hayatımıza yansıtmıyoruz. Hal ve hareketlerimiz, uygulamalarımız, anlayışlarımız, giyim kuşamımız, ticaretimiz ve akrabalıklarımız açıkça İslam’la çelişmektedir. Hep söz Müslümanı olarak kalıyoruz, sözlerimizin ispatı olacak eylemden uzak bir hayat yaşıyoruz. Evlerimiz, Sokak ve çarşılarımız günahkârların ve namazsızların istilasına uğradı, memleket maneviyatsızlık cehenneminde cayır cayır yanıyor. Bu acı manzaralar karşısında Müslümanlar kör ve sağırdırlar. Dünkü Müslümanları harekete geçiren ayetler artık bize tesir etmiyor.

              Meselenin sırrına gelince:  Dünkü Müslümanlar Dünyayı ayakları altına, biz başımızın üstüne koyduk, onlar dünyayı ceplerine, biz kalbimize indirdik. Onlar dünyayı araç, biz amaç edindik, onlar mala köle, biz efendi olarak baktık. Onlar, Ölümü kurtuluş, biz ise kâbus olarak gördük, onlar ölüme koşarak gittiler, biz ise ölümden kaçacak yer aradık. Sonuç olarak onlara izzet sancağı, bize zillet elbisesi.

 Resulüllah (sav) buyurdular ki: "Size saldırmak üzere, yabancı kavimlerin, tıpkı sofraya çağrışan canavarlar gibi, birbirlerini çağıracakları zaman yakındır." Orada bulunanlardan biri: "O gün sayıca azlığımızdan mı?" diye sordu: "Hayır," buyurdular. "Bilakis o gün siz çoksunuz. Lakin sizler bir selin getirip yığdığı hiçbir kıymeti olmayan çer-çöpler gibi olacaksınız. Allah, düşmanlarınızın kalbinden korkunuzu çıkaracak ve sizin kalplerinize zaafı atacak!" "Zaaf da nedir ey Allah'ın Resulü?" denildi. "Dünya sevgisi ve ölüm korkusu!" diye buyurdular. ( Ebu Davud)

Selam ve dua ile

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *