29


                Yakarsa dünyayı garipler yakar, diye bir şarkı sözü vardı. Arabesk türünden olan bu şarkı ile karamsarlık ön plandadır.

Nerden icap etti şimdi diyeceksiniz. Evet. Maalesef şu anda ülkemizin garipleri de üniversiteli işsizler ordusudur. Ülkemiz genç nüfus oranı bakımından dünyada ilklerin arasına girmektedir. Üniversiteli öğrenci sayısı bakımından da birinci sırada. Ama ne yazık ki, üniversiteli işsizler oranında da birinci sıradayız.

İlkokul, ortaokul ve lise öğrenim çağlarında herkesi üniversiteli olmaya teşvik eden sistem maalesef mezun olan üniversitelilerin işsizlik sorununu çözmekte pek başarılı değildir. Liselerimizde sınav odaklı bir sistem mevcut. Öğrencilerimizi yarış atı gibi test çözmede yarıştırıyoruz. Anne babalar çocuklarını okusun büyük adam olsun mantığıyla üniversiteye gönderebilmek için dershanelere, özel derslere servet harcamaktadırlar. Dört-beş senelik üniversite hayatından sonra da kocaman bir boşlukla karşı karşıya kalmaktadırlar.

Neden gençlerimize bunu reva görüyoruz? Neden ümitlerini tüketiyoruz, ülkeye, ülkenin yöneticilerine olan güvenlerini zedeliyoruz, neden onları yurt dışına gitmeye can atan insanlar haline dönüştürüyoruz? Maalesef artık mühendislerimiz bile asgari ücretli iş bulamıyorlar. En iyi üniversitelerin en prestijli bölümlerinden mezun olanlar bile rahatlıkla işsiz kalabilmekte, ailesine yük olmakta, toplumda boynu bükük gezmekte, bir çay ocağına oturup rahatlıkla bir çay içememekte, evlenip yuva kuramamaktadırlar.

Eğitim sistemini kuranlar neden adamakıllı bir iş gücü planlaması yapmazlar, neden yerden biter gibi her şehre üniversite kurmayı marifet sayarlar. Ki son yıllarda kurulan üniversitelerin birçoğu bütçeye yük olmaktan ve gizli işsizlik üretmekten öteye gidememişlerdir.

Evet, üniversiteli işsizler bu ülkenin de bu iktidarın da yumuşak karnıdır artık. Emek ve aş vermediğiniz, veya bunun için ortam oluşturmadığınız her genç aleyhinize dönüyor. Neden gençler bizi seçmiyor diye sormaya gerek yok. Gençleri dinlemek ve anlamak zorundayız.

Diyebilirsiniz ki, serbest piyasa ekonomisi bunu gerektiriyor. Devlet her üniversite mezununa iş vermek zorunda değil. Olabilir, ancak o zaman da size derler ki, neden uygun bir planlama yapmadınız ve herkesin önünü açtınız? Belki üniversiteye gitmek o kadar kolay olmasaydı, bu gençler daha kısa yoldan hayat atılabilirlerdi. Meslek hayatına atılırlardı, iki yıllık bölümleri okurlardı.

Piyasa şartları acımasız olduğundan, herkes devlet kadrosuna atanmak istiyor. Çünkü işverenlerin çoğu çalıştırdıkları işçilerin hakkını vermedikleri gibi, adeta köle muamelesi yapmaktadırlar. Asgari ücretin altında ücretle çalıştırmakta, sigorta primlerini yatırmamaktadır. Ve ne yazık ki, devlet bunu denetlememekte adeta buna göz yummaktadır.

Nereye kadar bu gidiş. Gelecek bu konuda parlak görünmüyor. Siz çok güzel yollar yapmış olabilirsiniz, ki  bu konuda iktidarın hakkını yememek gerekir. Barajlar, tüneller, hastaneler, okullar vs binlerce güzel işler yapılmıştır. Ama iş dönüp dolaşıp insan unsuruna geliyor. Yetiştirdiğiniz insanları bir lokma ekmeğe muhtaç etmişseniz, üstelik bu insanlar en güzel yıllarını üniversite okuyarak geçirmişlerse bunlara anlatacak bir hikâyeniz kalmamıştır.

Bütün bunların yanında KPSS den sonra mülakat denilen ve en adaletlisi bile adaletsiz sayılan bu sınavdan elenenleri de eklerseniz, bu garipler ordusunun öfkesini dindirmeniz çok kolay olmayacaktır.

Sevgili dostlar, bu serzenişler ülkemizi ve insanımızı sevdiğimiz içindir. Bize bu konuda her gün yaşanan hikâyeler anlatılmakta, gençlerin sessiz çığlıklarını duymamız için kulaklarımız tırmalanmaktadır. Bizler de bu sessizlerin sesi olmak zorundayız. İnşallah yetkili ve etkililer bu feryatları duyarlar ve kulak verirler.

 

 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *