Şayet
yardımlaşma konusunda bir zafiyetimiz varsa bu fıtratımızın ve bağlantılı
olarak imanımızın zarar gördüğüne işarettir.
Anayasamız Kur’an-ı Kerim’de hayattaki sistemin bozulmaması için bizi
uyarmaktadır. “İyilik ve takva üzerine yardımlaşın; günah ve düşmanlık üzerine
yardımlaşmayın” Ayrıca yapılacak
yardımlar işe yarar yardımlar olmalıdır.
Gerçekten de işe pek yaramayacak şeyleri vermek kişinin prestijine,
saygınlığına zarar verir.“Ey iman edenler kazandıklarınızın en güzellerinden ve
helallerinden sizin için yerden çıkardığımız şeylerden infak edin. Göz
yummaksızın alıcısı olmayacağınız aşağılık şeyleri vermeye yeltenmeyin. (Bakara
267)” Sadece bu ayeti ve hikmetini anlayıp uygulayabilseydik bugün yaşadığımız
birçok sosyal ve psikolojik problemi yaşamıyor olacaktık.
Sadaka
vermenin, infak etmenin de bir yolu yordamı vardır. Rencide etmemek, onurlarını
kıracak sözler sarf etmemek gerekir, vermekle onları kendi kontrolümüze almaya
çalışmamalıyız.Yukarıda yardımlaşma ile sevginin etkileşim halinde olan iki
kavram olduğunu söyledik. Şayet yardımlaşma usulüne uygun yapılmasa başa
kakılsa, eziyet unsuru haline getirilirse kin doğurur.“Ey iman edenler! Malını
sırf insanlara gösteriş olsun diye infak eden, Allah’a ve ahiret gününe
inanmayan bir kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmakla ve eziyet etmekle boşa
çıkarmayın”(Bakara: 264) Allah’uTeâla aslında o fakire vermek üzere o zengine
mal bahşetmiştir. Dolayısıyla zenginin malında fakirin hakkı vardır.Bu senin
hakkındır, diye bir bildirimde bulunmak belki de işin süsü olur. “Onlar ki,
dilenene ve yoksula (verilmek üzere) mallarında bilinen bir hak vardır.
(Mearic24) Ne diye başa kakıyorsun ki! Başa kakılacaksa vermemek daha evladır.
Zaten vermekle kendini günaha sokuyorsun.Ona eziyet etmekle kinini celb
ediyorsun ve toplumsal yapıyı zedeliyorsun, milletin psikolojisini
bozuyorsun.Çocuklarımızın yanında zekâtımızı ve sadakalarımızı vermeliyiz ki
onların fıtratlarını muhafaza edelim. Onlara yardımlaşmayı öğretelim.
Allah’uTeâla
“Kendilerine rızık olarak verdiğimizi Allah yolunda harcarlar.” Ayeti
kerimesinibize adeta bir ipucu olarak verip kendimizi test etme imkânı da
vermektedir.Birçok ayeti kerimede namaz ve zekât beraber zikredilir. Bu iki
ibadet ruhsal ve sosyal hayatımıza bakar. Toplumumuzun büyük çoğunluğunun
ruhsal ve sosyal problemleri olduğu düşünüldüğünde yardımlaşmaya ne kadar da
ihtiyacımız var.
Yardımlaşma,
paylaşma başkasının derdiyle dertlenmeKur’an’ın ve dinimizin bir öğretisidir.
Yardımlaşma imanı tezahürüdür. “Allah cömerttir cömertleri sever. Yarım
hurmayla da olsa kendinizi cehennem ateşinden koruyunuz. Komşusu aç iken
kendisi tok yatan bizden değildir” Hadis-i şerifleri bilmeyenimiz yoktur.
Şehirleşme
tarzımız, yardımlaşma sistemimize ağır bir darbe vurmuştur. Daha önceki yaşam
tarzımızda zengin fakirlerden haberdardı ve bir şekilde yardım da, ederdi.
Şimdi zenginler fakirlerden haberdar değil. Zenginler güzel iyi yerlerde
araziler alarak sitelerde belirli yerlerde bir araya geldiler. Koloniler
oluşturdular, bir araya gelerek fakirleri fakir mahallelerde bıraktılar. İç içe
iken en azından hallerini görüyorlardı. Kendilerine ayırdıkları özel
mekânlarına gittikten sonra fakirleri tümden unutuverdiler.
Şu semt zenginler semti… Kimse orada ev
alamaz, kimse orada ev kiralayamaz, kiralar şu kadardan başlıyor. Zengin ve
fakir birbirlerinden uzaklaştıkça uzaklaştılar. Zenginler fakirleri bırakıp
gittiler kimse artık fakirin halinden haberdar değil. Zenginler fakirlerin
kendilerini Allah’a yaklaştıran vesileler olduğunu unuttular. Toplumsal yaşam
hayal oldu, masal oldu. Bireysel yaşam gözde oldu. Konu karmakarışık… Biri
çıkıp da bu işin kitabını bir yazsa!
0 yorum