Biliyorsunuz bu kavramlar savaş ortamına ait kavramlardır,
son olarak Ukrayna’yla birlikte hafızalarda bir daha tazelenmiş durumda; hava
saldırılarında sirenler çalar ve insanlar sığınaklara koşuşur.
Fakat o an için insanlar canlarını kurtarmış olsalar bile bu
şekilde zafer kazanılmaz, nihayetinde bu bir savunmadır, zafer hücumla
kazanılır.
Üstelik siz önemli bir tehlike olmadığı halde ikide bir
sirenleri çalar, insanların sığınaklara girmesini ve dışarı çıkmamalarını
isterseniz bunun bir noktadan sonra bıkkınlık ve hezimet getirdiğini
görürsünüz.
Özellikle savaşması gereken insanları sirenlerle
sığınaklarda bloke ederseniz gecikmeli de olsa bunun sonu mağlubiyettir.
Bu kavramlar her ne kadar savaş ortamlarına ait olsa da
iyice dikkat ederseniz hayatın bütün alanlarında ve normal zamanlarda da
geçerli olduğunu fark edersiniz.
Sözü fazla uzatmayalım, Müslümanların aile hayatına yönelik
tehlike konusunda aynı hatalı tavrı gösterdiklerini söylemek istiyorum.
Tamam, aile hayatımızın Batı kaynaklı sapkınlıklarla karşı
karşıya olduğunun farkındayız ve bunu küçümsemiyoruz. Fakat yapılması gereken
ikide bir sirenleri çalıp milleti sığınaklara sokmak mıdır?
Allah aşkına, aileyi koruma adına derneklerin, sivil toplum
kuruluşlarının ve özellikle web sayfalarının yaptıklarına bir bakar mısınız?
Bıkıp usanmadan sapkınlıkları tasvir etmek, en ince detaylarına kadar anlatmak,
ne kadar güçlü ve örgütlü olduklarını, arkalarında hangi devletlerin olduğunu
göstermek...
Hiç kimse böyle yapmakla Müslümanca bir aile yapısı kurma ve
koruma adına iyi bir şeylerin yapıldığını zannetmesin. Düşmanı gözümüzde
büyütmek ve yelkenleri indirmektir bu. “Kuşatılmışız, boşuna direnmeyelim,
teslim olmaktan başka çaremiz yok..” anlamına gelmektedir.
Halbuki bitip tükenmekte olan Batıdır, Batının sapkın aile
yapısıdır, atak vaziyette olan İslam’dır, böyle bir durumda Müslümanlara düşen
görev Hücumdur.
Hücumla kastettiğimiz öncelikle evliliklerin çoğaltılması,
Müslüman gençlerin vaktinde evlenmeleri, kolay evliliklerle örneklik
oluşturmalarıdır.
Ellerinden tuttukları çocuklarıyla gözlerinin içi gülen,
etraflarına mutluluk yayan genç anne babaların, hayatın görünen bütün
alanlarında yerlerini almaları hücuma geçmenin, sığınaklardan çıkmanın, sirenlere
aldırış etmemenin ta kendisidir.
Söz konusu hücum sadece Müslüman bireylere düşen bir görev
değil, aileye önem veren yönetimler bu hücumun önünü açmalı, gençlerin evlenip
yuva kurabilmeleri için gereken desteği vermelidir. İnsanımız da bütün bunları
yönetimden öncelikle istemelidir.