Âlemlere rahmet olarak gönderilen ey Nebi! Bugün insanlık
hiç olmadığı kadar sana, senin nebevi mesajına muhtaç.
Sen ki dünyaya teşrif ettiğinde, yeryüzü zifiri karanlıklar
içerisindeydi. Cehalet diz boyuydu, mevcudat birbirine düşman, insanlık
gafletteydi.
Doğruluk, dürüstlük, eminlik, eşitlik, adalet, hak, hukuk, ahde
vefa kavramları sadece düşüncede vardı, kimse bu güzel hasletleri
uygulamıyordu.
Haksızlık, ahlaksızlık, zina, zulüm, eziyet, fuhşiyat,
münkerat artmış, her tarafta güçsüzlerin mağduriyet çığlıkları duyuluyordu.
Elinde güç ve imkân olanlar yeryüzünün gerçek varisleri
mustazafları eziyor ve toplum, göz göre göre yapılan bu zulmü sadece temaşa
ediyordu.
Kadınlara mirastan hiçbir hak verilmiyor, kız çocukları
uğursuz sayıldıkları için diri diri toprağa gömülüyordu.
Tevhidi bir yaşayışı unutan insanlar birbirini öldürmekten,
birbirlerine zarar vermekten, küfrün ve şirkin bayraktarlığını yapmaktan şeref
duyuyorlardı.
Zalim ve müstekbirlerin zulüm ve haksızlıklarını en ileriye
taşıdığı bir çağda, insanlık yeni bir döneme, yeryüzü kutlu bir nura ihtiyaç
duyuyordu.
İşte o kutlu nur; miladi 571 yılında, Rebiyülevvel ayının
12’nci gecesinde, Mekke’nin mütevazı bir evinde ve vakitlerin sultanı seher
vaktinde “Muhammed” adıyla doğdu.
Onun getirdiği nurla kâinat şenlenip aydınlandı, yeryüzü
zikir ve şükür mescidi haline geldi. İnsanlar birbirlerine karşı güttükleri
düşmanlığı bıraktı, dost ve kardeş oldu.
Yaşlılar cadde ve sokaklarda yaşam mücadelesi vermekten
kurtuldu. Sıcak bir yuvada, şefkatli ve merhametli evlatlar tarafından
korunmaya alındı.
Kız çocukları, çocukluklarını yaşayıp mutlu, huzurlu ve de sürurlu
oldu. Kadınlar, haklarına kavuştu, kıymet gördü, söz hakkına sahip oldu.
Köle ve fakirlerin yüzlerinde güller gönüllerinde reyhanlar
açtı, yüreklerine su serpildi. İslam’ın adalet anlayışı gereği liyakat ehli
olanlar makam ve mevki sahibi olup mal ve mülk elde etti.
Muhtaçlar, gördükleri ilgi ve alaka karşısında mutlu ve
mesrur oldu, erdemliler şeref ve kıymetin en büyüğüne ulaştı, ezilmişler büyük
bir ümitle bekledikleri efendilerine kavuştu.
O kutlu insanın doğmasıyla kâinat şereflerin en büyüğüne
nail oldu. İnsanlık, değerlerin en yücesine kavuştu. Mazlumlar aziz, köleler
azat oldu. Kalpler iman, gönüller Muhammedi aşk ile tanıştı.
İnsanlar kıyamete kadar takip edebilecekleri ve takip
ettiklerinde gerçek kurtuluşa ve ebedi saadete erecekleri bir rehbere, yani
Hazreti Muhammed aleyhisselatu vesselama kavuştu.
Dünyaya teşrif ettiğinde yeryüzünün seyrini değiştiren o
mübarek zatın doğumu, elbette basite indirgenecek bir vakıa değildir,
azımsanmayacak kadar değerli ve önemlidir.
Çünkü insanlık, o Kutlu Nebi’nin yolundan yürüdükçe hiçbir
zaman özünü kaybetmedi. Ne zaman ki yolundan ve mesajlarından uzaklaşıldı, işte
o zaman yeryüzünde anarşi ve huzursuzluk arttı.
Savaş, çatışma, huzursuzluk, güvensizlik ve
maneviyatsızlığın had safhada olduğu günümüz dünyasında sahil-i selamete
ulaşmak, huzura kavuşmak için Kutlu Nebi’nin gerçek manada anlaşılmasına ve
getirdiği nebevi mesaja ihtiyaç duyulmaktadır.
O örnek alınmadıkça, yoluna dönülmedikçe ve hayat bahşeden
prensipleri rehber edinilmedikçe sıkıntı, sarsıntı ve buhranlardan kurtulmak
mümkün değildir.
O halde hiç vakit kaybetmeden yapılması gereken Kutlu Nebi’yi
gerçek anlamda anlamak, getirmiş olduğu nebevi mesaja uymak, ahlak, adalet,
uhuvvet ve vahdet anlayışını tam manasıyla hayatta tatbik etmektir.
Bu Pazar, işte o Kutlu
Nebi’nin dünyaya teşriflerinin yıldönümüdür. Mübarek olsun; birlik ve
beraberliğe, vahdet ve kardeşliğe, kurtuluş ve zafere vesile olsun. Allah’ın
selam ve rahmeti, bereket ve mağfireti üzerinize olsun.