Başka bir ülkenin mesela Rusya’nın
büyükelçiliği önünde kutsallarına devlet destekli hakaret edilseydi, herhalde o
hakareti yapan kişi bir gün evinde ya da arabasında yanmış halde bulunurdu.
Cami duvarına bevlederek şöhret
devşirmeye çalışanların herhangi bir devletin hukukuyla ve mahkeme kararıyla
öldürülmeleri bile aslında ceza sayılmaz. Bu tür kişilerin cezası defacto
olmalı, kim vurduya gitmeliler.
Bir de öyle “seni öldürmeye gelen sende
dirilsin” tarzındaki ifadelerin yeri ve zamanının asla bu tür hakaret vakitleri
olmadığını hatırlatmak gerek.
Biz, şahsına ve ailesine yapılan
hakaretleri affettiği halde Kur’an’a ve Peygamberliğe yani İslam’ın şiarlarına
yönelik hakaretleri cezalandıran bir Peygamberin ümmetiyiz. O yüzden Yahudi Ebu
Rafi ve Kab b. Eşref’in ortadan kaldırılması diye bir sünneti seniyye biliriz.
Ortada üç katmanlı bir meydan okuma ve
sövme var. Dine yani ruha, izzete saldırı. O dinin müntesibi olan halka
saldırı. O halkın temsiliyetini elinde tutan yönetime saldırı.
Şahsa verilecek cevap belli, onu geçtik.
Yalnız tam da fırsatını yakalamışken
batıya verilecek en güzel cevap büyükelçilik önünde Kur’an okumak değildi.
Ya da sadece NATO’ya üyelik desteğini
askıya almak veya resmi yetkilileriyle görüşmeleri iptal etmek de değildi.
Hatta diplomatik ilişkileri dondurmak da
değil.
En güzel cevap; madem ki siz bu alçaklığı
devlet olarak sahipleniyorsunuz, o halde bize de Kur’an’ın ahkamını devlete
taşımak yaraşır. Zaten yüz yıl önce sizin zorlamanızla Kur’an’ı devletin
dışında bırakmıştık, şimdi onu tekrar baş tacı ediyoruz.
Evvela, öyle sadece yazın camide değil
veya okullarda seçmeli de değil, kreşlerden başlayarak eğitimin tüm
kademelerinde Kur’an dersini daha yoğun biçimde aktif hale getiriyoruz.
Kur’an’ı ezberleyen öğrencileri üniversiteye girişte avantajlı kılacağız. Ve
-kimi hocaları bahçede ceviz ağacı gibi dikilen etiketlileri de dahil- tüm
üniversite bölümlerine Kur’an dersi koyacağız.
İkincisi, Kur’an’ın onaylamadığı hiçbir
yasayı çıkarmayacağız. Anayasa değişikliğini de bu minvalde yeniden ele
alacağız. Ve bunun için pandemide “bilim kurulu” oluşturduğumuz gibi derhal bir
“alimler kurulu” oluşturacağız ve bu kurul, mevcut devlet sisteminde Kur’an’a
ters düşen ne varsa hepsini ayıklamakla görevli olacak.
Üçüncüsü, yüz yıl önce Kur’an ahkamının
kaldırılmasına karşı çıktığı için katledilen bütün mazlumlardan özür dilenecek,
itibarları iade edilecek, kıymetleri takdir edilecek ve onlara bu zulmü reva
görenlerden teberri edilecek.
Dördüncüsü, İslam alemiyle Kur’an ve
Sünnet İttifakı diye yeni bir birlik oluşturulacak. Bu birlik, Kur’an ve
Sünnetin ilim, amel, hüküm olarak tüm yeryüzüne yayılması için ortak
faaliyetler yürütecek.
Ha diyeceksiniz ki bunların azıcığı bile
buradaki laikleri, liberalleri ve onlara uyan sünepeleri kudurtur, kazan
kaldırırlar. Daha iyi ya, kimin gerçekten İsveç’li, kimin bu memleketli olduğu
meydana çıkar. Hem kimin Kur’an yakandan yana kimin Kur’an’dan yana olduğu
belli olur.
Kaldı ki, fırsatını bulsalar ve şu
Müslüman ahaliden çekinmeseler burada, o cehennem çocuğu Danimarkalı’dan çok
daha fazlasını yakacak Kur’an düşmanları var. Çünkü İsveç’te örneğin
Kur’an’daki başörtüsü emrine buradakiler gibi akrepçe bakanı duymadık. Siz
buradaki zındıkların imkan bulduklarında alimleri asmayacaklarını
zannediyorsanız, ezan-ı Muhammediye, Kur’an Kursuna, İmam Hatip’e filan
dokunmayacaklarını zannediyorsanız, en hafif tabirle aklınızı peynir ekmekle
yemişsiniz demektir.
Velhasıl özür de dileseler karşı tarafın
yaptığı yine yanına kâr kalırsa yazık. Gösterilecek tepki Kur’an’a yakışır
olmalı. “Devlet dairesinden içeri Kur’an’ın hükmü giremez” demekte ısrar
ederken ve kendi ceza yasasında Kur’an’a, Peygambere hakaret edene ciddi bir
ceza öngörmezken batıda bir ülkeden saygı beklemek biraz ham kalmaz mı?
Peki işi akışına bırakınca bir şey
değişecek mi? Mesela Türkiye rejimi laik seküler kodlara bağlı kaldıkça bu
diyarın insanına güvenecekler mi? Kutsalına değer verecekler mi? Hayır.
Batman’da verilen mesaj da biraz budur.
Laik oluyorsunuz umursamıyorlar, Kemalist
oluyorsunuz takmıyorlar, sekülerliğiniz kesmiyor, demokratlığınıza zaten
gülüyorlar. Anlaşılan NATO kozunu da çok tınlamıyorlar.
Artık düşün şunların peşinden. Bırakın
artık Kur’an’la aziz olunan maziye burun kıvırmayı.
Ve bırakın millet kendisi olsun. İbrahimî
olsun. Selahaddinî olsun.