image


İşgal rejimi 1 Nisan'da Suriye'nin başkenti Şam'da İran'a ait büyükelçilik yerleşkesindeki konsolosluk binasına hava saldırısı düzenlemişti.

İran, saldırıyı işgal rejiminin düzenlediğini duyurup misillemede bulunacağını ve saldırıdan ABD'yi de sorumlu tuttuğunu açıklamıştı.
İran, geçtiğimiz günlerde işgal rejimine yönelik olarak insansız hava araçları ve füzelerle misillemede bulunmuştu. 
"İran- israil gerilimi Filistin'i nasıl etkileyecek"
İran'ın, Şam saldırısı sonrası siyonist işgal rejimine karşı başlattığı misilleme operasyonuyla işgalcilerin gücünü böldüğüne işaret eden Asa, "İran bu sürece bizzat aktif olmayacağını beyan ederek israilin Gazze'deki şiddetini biraz daha artırmasına dolaylı yoldan katkı sağladı. İran'ın bu noktada vekil güçler üzerinden israil ordusunun Filistin'in kuzeyine bir kısmının çekmesini, Yemen'den gelebilecek tehlike üzerinden bir kısmını yedekte tutması, israilin tüm güçleriyle Gazze'ye saldırmasının önüne engel teşkil ediyor. Bu yönüyle de Gazze'de var olan süreçte israil işgalini fazla artıramıyor." diye belirtti.

"İslam dünyası kendi iç mücadelelerini ve tartışmalarını kazanım-kayıp olarak Filistin meselesine etkisi üzerinden yeniden gözden geçirmesi gerekiyor"

7 Ekim süreci Ortadoğu'nun iktisadi ve siyasi anlamının dışında dini kültürel önemini bir kez daha gün yüzüne çıkarttığını belirten Asa, "İslam dünyasındaki ülkelerin en başta bu sürecin teolojik bir savaş olduğu gerçeğini kabul etmesi gerekiyor. Bu sürecin kabul edilmediği her geçen gün hanemize kayıp ve işgalin derinleştiği bir tablo olarak gün yüzüne çıkıyor. İslam ülkeleri 7 Ekim sürecinde sınıfta kaldı. Sınıfta kalmasının bu gün neticelerini görüyoruz. Ama bu bugün başlamış bir şey değildir. Nekbe öncesinde 1947'den bu yana israil işgalindeki temel faktörlerden bir tanesi İslam dünyasının yaşadığı iç mücadeleler, mezhep savaşları ve zayıflıklar olmuştu. Bu süreçte İslam dünyası en azından kendi Rönesans'ını yaşamazsa işgale bakışında toptan bir değişim gerçekleştirmezse sadece siyasi kırılmalar değil, sosyolojik kırılmaları da beraberinde getirecektir. Arap Baharının etkileri devam ediyorken, yeniden sosyolojik kırılmalar liderler açısından sokak tepkileri ve öfkeleri karşılarına almaması gerektiği veya almaktan kaçınabileceği bir dönemin kapısını aralayacaktır. İslam dünyasını kendi iç mücadelelerini ve iç tartışmalarının kazanım-kayıp olarak Filistin meselesine etkisi üzerinden yeniden gözden geçirmesi gerekiyor." dedi.

"Şam ve Bağdat'ın başına gelen akıbet aynı şekilde Gazze'nin başına geliyor"

Araştırmacı-Yazar Asa sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sürecin böyle devam etmesi Gazze gibi İslam medeniyetinin önemli şehri Bağdat ve Şam gibi ciddi bir enkaza dönüşmesinin de önünü açabilir. Gözümüzün önünde Şam ve Bağdat'ın başına gelen akıbet aynı şekilde Gazze'nin başına geliyor. Bu kırılmalar bir yerden sonra yeni toplumsal hareketlilikleri beraberinde getirebilir. İslam dünyası temelde yaşanan bu süreci baştan bir sorgulamayla gözden geçirmesi gerekiyor. Bu noktada problem sadece siyonist israil değildir. İslam dünyasının uygulamaları, pasif kalmaları, Filistin'e dair farklı yaklaşımlar ve iç mücadeleler en az israil kadar Filistin meselesinde işgalin derinleşmesinde katkı sağlıyor." diye konuştu. (İLKHA)

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *