image


 

HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Ankara'da partisinin düzenlediği iftar programında yaptığı konuşmada, soykırım suçunu oluşturacak ne kadar cürüm varsa işgalcilerin Gazze'de yaptığını söyledi.

HÜDA PAR Ankara İl Başkanlığı, 31 Mart Yerel Seçimleri öncesinde Ankara'da iftar programı düzenledi.

Programda HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile bir araya gelerek, Gazze'de yaşanan soykırıma değindi.

Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda konuşan HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, birinci gündem maddelerinin Gazze olduğuna vurgu yaptı.

Gazze'deki işgal ve zülüm devam ettiği müddetçe hiçbir Müslümanın gündeminden çıkmaması gerektiğini ifade eden Yapıcıoğlu, "Maalesef oradaki zülüm devam ediyor. Hem de hiçbir şey eksilmeden. Beş buçuk aydır oradaki kardeşlerimizin üzerine ölüm ve zülüm yağıyor. Kadınlar, çocuklar, beli bükülmüş ihtiyarlar, savunmasız sivil insanlar, gazeteciler, doktorlar, sivil savunma ekipleri, bilim adamları, okullar, mabetler, ambulanslar ve hastaneler vuruluyor. Soykırım suçunu oluşturacak ne kadar cürüm varsa hepsini peş peşe bazen tek bir fiille işleyebiliyorlar. Bunu pervasızca yapıyorlar." dedi.

"Daha önce tonluk bombalarla kardeşlerimizin üzerine ölüm yağdırıyorlardı, şimdi ise açlıktan susuzluktan ölüm haberleri geliyor"

Güney Afrika Cumhuriyeti'nin siyonist rejim aleyhine Uluslararası Adalet Divanı'nda açtığı "soykırım" davasına değinen Yapıcıoğlu, "Yapılanlar bir soykırım olarak kabul edilip yargılama devam ediyor ama oradaki siyonist rejim adeta bütün dünyaya meydan okuyarak yargılanmanın devam ettiği saatlerde bile hem yaptığının meşru olduğunu savunuyor hem de hiç hız kesmeden soykırıma devam ediyor. Daha önce belki tonluk bombalarla kardeşlerimizin üzerine ölüm yağdırıyordu şimdi ise açlıktan susuzluktan ölüm haberleri gelmeye başladı. İlaçsızlıktan insanlar ölüyor. Bu şaka değil ve yazılmış bir senaryo değil bu gerçek ve bunlar yaşanıyor. 2 milyarlık İslam alemi oraya yeterince yardım gönderemiyor." şeklinde belirtti.

"Dedelerimiz ağladı, babalarımız ağladı, biz ağladık ve çocuklarımız ağlıyor"

Konuşulanların birilerini harekete geçirmesi gerektiğini dile getiren Yapıcıoğlu, "Görünen o ki biz ne kadar konuşursak konuşalım Gazze'deki kardeşlerimizin Allah'tan başka hiç kimsesi yok. İslam dünyası çok büyük bir zaaf içerisindedir. Bizim zaaflarımız var. Bizim her şeyden önce şunu idrak edip kafa yormamız lazım. 75 yıldır orada siyonist bir işgal devam ediyor. 17 yıldır Gazze abluka altında. Bu işgal devam ederken arada saldırılar yoğunlaştığında ölümler toplu halde olduğunda İslam dünyası ayağa kalkıyor. Protestolar yapıyor. Ayağa kalkıyoruz, protesto ediyoruz bağırıp çağırıyoruz yüreğimizi soğutuyoruz saldırılar hız kesince her şey bitip evimize dönüyoruz. Yıkılan binaların onarılması için biraz yardım gönderiyoruz. Oradaki kardeşlerimizin ihtiyacı nedir diye gönderiyoruz ama işgalin devam ettiğini bu saldırıların tekrarlanacağını unutuyoruz. Ya da unutmak istiyoruz. Belki de acizliğimizin bize dayattığı bir şeydir. Dedelerimiz ağladı, babalarımız ağladı, biz ağladık ve çocuklarımız ağlıyor. Eğer biz buna bir tedbir geliştirmezsek yani sadece o yoğun saldırılar bittiğinde tamam her şey bitti düşüncesiyle herkes kendi köşesine çekilirse bunlar periyodik olarak devam edecek. Ama 6 ay sonra ama 2 yıl sonra fakat devam edecek. Bunlar tekrarlanacak. Nitekim hatırlayalım hemen her sene Ramazan ayında saldırılar oluyor. Şimdi Ramazan öncesi başladı diye 'Ramazan ayı geldi acaba Ramazan hürmetine saldırılar durur mu?' diye her taraftan konuşmalar oluyor. Daha önce hiçbir şey yokken Ramazan ayında özellikle saldırıyorlardı." ifadelerine yer verdi.

"Oradaki kardeşlerimizin elleri kolları bağlanmış ama onlar o kıt imkanlarla direniyorlar"

Son olarak Yapıcıoğlu, "Oradaki kardeşlerimiz zayıf düşürülmüş, güçleri ellerinden alınmış yıllardır abluka altındalar ve en temel ihtiyaçların girmesi engelleniyor. Filistin toprakları 10 yıllardır işgal altında ve oradaki kardeşlerimizin elleri kolları bağlanmış ama onlar o kıt imkanlarla direniyorlar. 'Biz teslim olmayacağız ve bu toprakları terk etmeyeceğiz' diyorlar. Peki; abluka altında olmayan bizler sözüm ona hürriyetini elde etmiş 100 yıl, 70-80 yıl önce işgalcilerini kovmuş ve güya hürriyetini elde etmiş bizler diğer İslam ülkeleri bizim elimizi kolumuzu ne bağlıyor diye bizim kafa yormamız gerekmez mi? Nedir bizi bu halde tutan. Sadece askeri zaaflarımız mı var. Askeri yönden güçsüz olmamız mı? Ya da ekonomimizin iyi olmaması mı? Bununla sınırlı mı yoksa bizim itikadı, ameli veya fikri zaaflarımız mı var? Allah'ın desteklediği Allah'ın yardım ettiği bir kişiyi ya da bir topluluğu yenebilecek yoktur. Eğer Allah dilerse bizim düşmanlarımızın hepsini bir günde yok edebilir. Ama Allah-u Teâlâ buyuruyor ki; 'biz sizi onlarla imtihan etmek istiyoruz.' Bu bizim imtihanımızdır. Biz o düşman ile imtihan oluyoruz. Oradaki işgal ve zülüm ile karşı karşıya kalınca biz nasıl bir tavır takınacağız diye Allah-u Teâlâ bizi sınıyor. Bu imtihanımızı Allah-u Teâlâ kolaylaştırsın ve bizleri bu imtihandan başarıyla çıkabilecek bir şuura ve duruma getirsin inşallah." diye konuştu.

Yapılan konuşmanın ardından program, soru cevap şeklinde devam etti. (İLKHA)

 

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *