Geride bıraktığımız Pazar günü, Ankara’da oldukça anlamlı bir vicdan hareketi yaşandı. “Anadolu’dan Meclise Meclisten Gazze’ye İnsani Koridor” serlevhasıyla düzenlenen yürüyüşe Türkiye’nin dört bir yanından on binlerce insan katıldı. Katılımcıların amacı; Gazze’de yaşanan insanlık dramına karşı sessiz kalmamak ve açlıktan ölen masum ve mazlum çocuklar için acilen bir insani koridorun açılmasını talep etmekti.

Ankara’da yoğun bir katlımla gerçekleşen yürüyüş vicdanın sesi, insanlığın çağrısıydı. Etkinliğin amacı sadece hükümet yetkililerine mesaj vermek değil, Meclis’te yasama faaliyetlerinde bulunan tüm milletvekillerine seslenmekti. Çünkü Gazze’de abluka, zulüm, katliam, soykırım ve sistematik aç bırakma aralıksız sürüyordu. Bundan dolayı da yürüyüşe katılanlar, milletvekillerinden Gazze için insanlık onuruna yakışır somut adımlar atılmasını talep ediyordular.

Ankara’nın göbeğinde meclisin hemen yanı başında on binlerce insanın “Gazze’ye İnsani Koridor Açılsın” temasıyla düzenlediği devasa yürüyüş ne gariptir ki iktidara yakın gazete ve medya kuruluşları tarafından görülmedi. Kimi zaman sıradan denilebilecek bir gelişme olduğunda ve çok daha az katılımla etkinlikler gerçekleştiğinde canlı yayına geçen televizyon kanalları maalesef ki çok büyük bir katılımla düzenlenen yürüyüşü gündemlerine almadılar; bırakın canlı yayın vermeyi, sonrasında haberini bile yapmadılar.

Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın da bu yürüyüşe dair herhangi bir açıklama yapmaması dikkat çekiciydi. Oysa bir gün önce Cumartesi günü İstanbul’da hükümete yakın kesimlerin organize ettiği “Gazze’ye Umut Işığı Ol” yürüyüşüne katılanlara ve organize edenlere teşekkür etmişti. Sayın Erdoğan’ın Cumartesi günü yapılan etkinliği görüp Pazar günü yapılan etkinliğe sarfı nazar etmesi kamuoyunda soru işaretlerine ve hayal kırıklığına yol açtı ve aynı zamanda kimi tepkilere neden oldu.

Sayın Erdoğan, 678 gündür Gazze’de devam eden sistematik katliamlara karşı sonuç getirici girişimlerde bulunmadığı için zaten eleştirilmekteydi. Son yaklaşımlarından dolayı ise eleştirilerin dozu arttı. Özellikle İslami kesimler Gazze konusunda hayal kırıklığı yaşamaktadır. “Gazze kırmızıçizgimizdir” diyen bir iktidarın, bugün çocuklar açlıktan ölürken Gazze’ye bir çuval un sokamaması Filistin dostları tarafından ciddi anlamda sorgulanmakta ve vicdanları yaralamaktadır.

İslami kesimler, Sayın Erdoğan’dan Gazze için somut adımlar atmasını umut etmişlerdi ve beklenti içindeydiler. Ancak ne yazık ki Sayın Erdoğan şu ana kadar Gazze konusunda beklentileri karşılayamadı. Sayın Erdoğan başta olmak üzere devleti idare edenlerin elbette başka hesapları, farklı dosyaları ve diplomatik dengeleri olabilir.

İnsanlar açlıktan ölürken, çocuklar gıdaya ulaşamadıkları için hayatlarını kaybederken yapılacak hesapların ve diplomatik dengelerin ne kıymeti olabilir? Hangi stratejik plan, Gazze’de evi yıkılmış ocağı sönmüş bir annenin boş tencere başındaki sessiz çığlığından daha anlamlı olabilir? Ankara’da büyük bir katılım ile gerçekleşen yürüyüş, insanlık vicdanının bir çağrısıydı. Bu çağrıyı duymamak, sadece o alandaki kalabalığı görmezden gelmek değil; Gazze’deki aç çocukları, yıkılmış evleri, suskun çığlıkları yok saymaktır.

Medya, siyaset ve sivil toplum, Gazze için başkent Ankara’dan yükselen sese kayıtsız kalmamalıydı, bu sese kulak verip Gazze’deki mazlumlara gıdanın ulaşılabilmesi ve insani koridorun açılabilmesi için seferberlik başlatmalıydı. Çünkü gündeme alınan mesele sadece Gazze halkının değil, insanlık onurunun meselesidir. Son olarak; Gazze’ye insani koridor açılması için ses verenlerin, tüm insanlık ailesinin vicdanını temsil ettikleri unutulmamalıdır.