Genellikle bu tür kara
haberlerle uzun müddet yerinden yurdundan uzak kalanlar karşılaşırlar.
Yakınlarından bazılarının vefat haberi de varsa artık sarsılırlar, bir müddet
kendilerine gelemezler.
Fakat bizim bu haberimiz Hz.
Ali Efendimize aittir. Uğradığı bir kabristandaki mezarlara yönelerek şöyle
demiştir;
“Ey kabir ehli!
Evlerinize başkaları
yerleşti,
Mallarınız başkalarına taksim
edildi
Eşleriniz başkalarıyla
evlendi.
Bunlar bizdeki haberlerdir.
Peki, sizdeki haberler nelerdir?” (Ahbaru’l-kudât, 2/195)
Bir mesele ancak böylesine
kısa ve mükemmel anlatılabilir. İlim şehrinin kapısından da bu beklenir. Zaten
öyle buyurmuştu kendisi; “İlim bir noktadan ibaretti, onu insanlar çoğalttı.”
Mezardakilere eğer dünyadan
bir haber ulaştırılacaksa ancak bu kadar gerçek, bu kadar kısa ve net
olabilirdi. Siz dünyadan gider gitmez işte bunlar oldu demek istiyor.
Dikkat ederseniz bu haber, bu
hatırlatma aynı zamanda yaşamakta olanlara yapılmaktadır.
“Bunlar bizdeki haberlerdir.
Peki, sizdeki haberler nelerdir?” kısmına gelince;
Acaba mezardakiler de oradan
bize bir haber verecek olsalardı ne derlerdi?
Her ne kadar mezardakilerden
haber almak mümkün olmasa da okuduklarımızdan bazı şeyler çıkarabiliriz.
Mesela büyük bir kısmı mezardan
bize şöyle karşılık verirdi:
“Evlerimizden, eşlerimizden
servetlerimizden böyle aniden ayrılmak çok ağır geldi bize, onlara çok
bağlanmış gönül vermiştik, hiç beklemiyorduk, orada hep ebedi kalacağımızı
sanıyorduk.
“Daha da acı olanı,
başkalarına bırakıp geldiğimiz o malların ve biriktirdiğimiz ne varsa şimdi
burada kuruş kuruş hepsinin hesabını veriyoruz. Ne acı bir şey; bize ait
olmayan, yanımıza alıp getiremediğimiz ve şimdi başkalarının kullandığı her
şeyin kuruş kuruş hesabını biz veriyoruz!”
Evet, mezardakiler bize
oradan haber verecek olsalardı muhtemelen büyük bir kısmı buna benzer şeyler
söylerdi.
Peki, daha değişik şeylerden
haber verenler olmaz mıydı?
Çok fazla olduğunu sanmıyorum
ama şöyle haber verenler de olabilirdi:
“Biz biliyorduk o saydığınız
şeyleri orada bırakıp geleceğimizi, onun için onlara fazla bir gönül
bağlamadık, bizim için zor olmadı onlardan ayrılmak.
“Hem kazandıklarımızın
hepsini orada bırakmadık, alıp getirdik, şu anda bizim yanımızda, hatta biz
buraya kendimiz gelmezden önce göndermiştik buraya.
“Durum böyle olunca
verdiğiniz haberler bizim için hiç de önemli değil, bütün bunların böyle
olacağını biliyorduk, onun için hiç de üzülmedik...”
Hiç düşündünüz mü, acaba biz
nasıl cevap verirdik?