Malumunuz hafta sonu LGS vardı.
Yüz binlerce öğrenci bu sınavda ter ve gözyaşı döktü. Ancak bir gerçek var ki,
en az yüzde 90’ının umutları ve özgüvenleri yerle yeksan oldu.
Ülkemizde eğitim sisteminden önce
sistemin eğitimi şart. Yani eğitim sisteminin sistemi eğitilmeli.
Çocuklarımızı eğitim hayatına
hazırlayan, ilerdeki mesleğine en büyük basamak olan en önemli dönemler lise
yıllarıdır. Peki liselere giriş sınavının tek bir sınav olması size de
garip gelmiyor mu?
Herkesin mizacı bir değil.
Öğrencilerin kimisi çok serinkanlı iken kimisi aşırı heyecanlı olabiliyor.
Mizaçtan ziyade kiminin başına o hafta veya o gün kötü şeyler gelmiş
olabiliyor. Bu bir kaza olabilir, yakın çevreden gelen bir acı haber olabilir,
sağlık problemleri olabilir. Bu birkaç saatlik sınav, kız öğrencilerin özel
gününe denk gelebiliyor. Zaten -kız veya erkek fark etmez- yeni ergenliğe
girmiş bu yavrucakları bir de tek celseli sınava sokmak nasıl bir aklın ürünü
bilmiyorum.
Sistemin eğitilmesi şart… Sadece
sınavlar değil, okullar bazında da bu böyle. LGS’deki matematik sorularının
okullarda öğretildiğini iddia edebilecek biri var mı? Konu olarak anlatılıyor
ancak yeni nesil soru oldukları için ciddi bir pratik, çok sayıda soru çözme ve
hepsinden önemlisi, üst düzey düşünebilme becerisi kazanmak için binlerce
liralık özel ders istiyor. Fakir ama zeki çocuk, sistemin çarkları
arasında ezilip gidiyor.
“Hep sorun sıralıyorsun da
çözümün nedir?” derseniz ütopyalarımı dinleyin. Sınavlar yıl içinde birkaç
kez yapılıp hepsinin ortalaması alınabilir. İlk dönem üç, ikinci dönem de
üç kere olsa… Her sınavda gelinen konulara kadar soru sorulsa, çocuklar da
başka sınavlar olacağının rahatlığıyla hastanelik olmazlar bari. Ha, sınavların
çokluğuna güvenip de çalışmayan, zaten iyi bir okula gidemesin.
Küçücük etüt merkezlerinde dahi
özel sınıflar açılabiliyorsa, okullarda da özel sınıflar olmalı ki,
fakir ailelerin zeki çocukları da iyi bir eğitim alabilsin. Sınıf ayrımı vs.
diyenler olabilir ancak zeki ve çalışkan çocukla tembel ve gayretsiz çocuğu
aynı sınıfa koymak ikisine de zulümdür. Dileyenin çocuğunu o özel sınıfa
alsınlar bakalım, çocuk orada bir hafta dayanabilecek mi?
Özel sınıfa özel öğretmen de
gerek tabii ki… Madem çocuklar lise okumak için bile böylesi zorlu bir
sınava tabi tutuluyor, her okuldaki özel sınıfların öğretmeni olmak için de
sınavlar olsun. Öğretmen adaylarının düşünebilme, problem çözebilme ve bunları
öğretme becerisi ölçülsün. Bütün dersler değil, sadece temel bilimler dediğimiz
Türkçe, Matematik ve Fen Bilimleri için özel öğretmenler seçilse yeterli. Böyle
bir uygulama, atama bekleyen birçok öğretmen için bir umut, halihazırda
öğretmen olanlar için de bir gayret olacaktır.
“Aynı okul içinde öğretmenler
arasında sınıf ayrımı olmaz mı?” diye düşünenler olabilir. Nasıl ki öğrencilere
takdir veya teşekkür belgesi veriliyorsa, üniversitelerde onur veya yüksek onur
belgesi varsa, öğretmenler arasında da bu kadarcık bir ayrım olsun yani ne
olmuş? Hem böylelikle öğretmenlerimiz de gayrete gelip daha verimli olurlar,
kendilerini geliştirirler.
Online eğitimlerde yan gelip
yatan, Youtube’dan meşhur hocaları açıp kendisi kenarda çay içen, “Burayı
anlamadım hocam.” diyen öğrenci için videoyu geri alıp “Şimdi anlamışsındır.”
diyen öğretmenlerle, işini aşkla şevkle yapan öğretmenlerin ayrımı olsun bir
zahmet…
Unutmayalım ki güzel yarınlar
için önce bugünümüzü güzelleştirmeliyiz.