Sevgili
Murat! Öncelikle Allah’ın selamı üzerine olsun. Selamette olasın, Selam olanın emniyetiyle
kuşatılsın her bir yanın. Nasılsın, iyi misin? Biliyor musun tam bir yıl oldu.
Zemheri kışta o soğuk haberi alışımızın üzerinden tam bir yıl geçti. Şubat
soğuğunda ayrılığın kor gibi düşmüştü yüreğimize. Ne çabuk oldu öyle her şey.
Kısa sürede bir yıldız gibi kayıp gittin aramızdan. Ne çok sevenin varmış meğer
o gün anladım. Kıskanmadım değil hani. Onca soğuğa ve yağan o şiddetli kara
rağmen kardeşlerin son yolculuğunda yalnız bırakmadı seni. Hem ne kar yağdı o
gece bir bilsen. Yalnız sen değildin o gece kefen giyen, adeta her yer eşlik
ediyordu sana beyazlara bürünerek.
Hatırlıyor
musun birkaç ay sonra seni ziyarete gelmiştik. O küçücük parselde on tane adam,
dört koldan seni aramıştık yarım saat boyunca. Sen gülüyordun sanki bize ve “onca
adam bir işi beceremiyorsunuz” der gibiydin o her zamanki iğneleyici sesin ve
gülümseyen simanla. Ne ulaşılması zor adammışsın öyle. İnşallah makamın da
ulaşılması zor bir makam olur güzel dostum. Halbuki sen hayattayken çok rahat
ulaşabiliyorduk sana. Şehrin kalbinde, en merkezi yerinde çalışıyor olmandan
değildi biliyorum. Kalbinin
genişliğindendi ve herkese yer vardı orda. Herkesin derdine bir yer açardın
yüreğinde. Her işe de koştururdun ve her işin bir oluru vardı sende. Sen varken
daha sahici daha rahat söylerdik bunu. Güven verirdin yani. Sanki on tane elin
vardı ve her biri ayrı bir işteydi. Hem kim demiş bir koltukta iki karpuz
taşınmaz diye. Sen taşırdın işte. Ama sen kaideyi bozmayan bir müstesna idin
doğru ya. Benim güzel kardeşim! Çok koştun, çok yoruldun biliyorum ve
inanıyorum ki yorgun bir bedenle gittin huzura.
Hem
sana bir şey söyleyeyim mi güzel dost, sen gidince neler oldu neler. Ardından
biz küsemedik dünyaya belki ama sanki dünya bize küstü. Bir bela musallat oldu
ki, bir yıldır kurtaramadık yakamızı. O kadar hareketliydin ki senle birlikte
hareketi de gitti dünyanın. Öylece kapattılar bizi evlerimize. Tadı tuzu kaçtı
buraların. Hiç sana göre değil şimdi buralar. Hatta izlerken bile
sıkılıyorsundur kesin. Demek ki o keskin ferasetinle dünyanın çekilmez bir hal
alacağını hepimizden önce anlamışsın. Anlayacağın,
zamanlaman manidar diye düşünmüyor değiliz hani ara ara.
Bir yıl
oldu işte sen gideli. Sen gittiğinden beri hep bir yanımız eksik sanki. Eskisi
gibi neşeli değil muhabbetlerimiz. Sen gibi lafı gediğine oturtamıyor hiç
kimse. Alışılır mı bilmiyorum yokluğuna ama geçip gidiyor işte zaman. Dünya böyleymiş
kardeşim, bilirdik lakin bir kez daha anladık. Süresi dolan göçüp gidiyor,
kalanlarsa gideceği zamanı bekliyor işte. Hem ömür dediğin nedir ki be
kardeşim. Kırkı da bir sekseni de. Önemli olan neler sığdırdığın değil midir o
ömre? Sen hızlı yaşadın ve kısacık bir
ömre çok şey sığdırdın.
Yüce
olsun makamın, sıddıklarla şehitlerle haşrolasın. Peygambere komşu olasın,
havz-ı kevserde buluşalım seninle. Allah’a ısmarladık güzel dost.