BAZEN SUSMAK İSTER
İNSAN
“Anladım ki, derin ve
esrarengiz olan her şey susuyor. Anladım ki, susan her şey derin ve heybetli
oluyor. Bazen, uzaklaşmak gerekir yakınlaşmak için. Bazen, hatırlamak gerekir
hatırlanmak için. Bazen, ağlamak gerekir açılmak için. Bazen, anmak gerekir
anılmak için. Bazen de susmak gerekir duymak için.” der Şems-i Tebrizi…
İnsanları duymanın, tanımanın ve anlamanın en iyi yolu çoğu
zaman susmaktır. Bundan sebep kimi zaman insan duymak için susmak ister,
anlamak için sükût eder. Acı ve keder karşısında çıkmaz kelimeler boğazından
insanın. Bu açıdan susmak çare olur bazen. Sonra yalnız kalmak ister insan.
Acziyet içinde ilahi aşk karşısında yanarak hiç durmadan gözyaşı dökmek ister.
Gözyaşı, hayatın bir özü, yaşamı anlamlandıran bir hakikat. Bu hakikati
anladığı an, gözyaşı yolunu yaratan Rabbe hamd eder insan.
Gözyaşlarının rahmet olduğu sırrına erdiğinde çekilir bir
köşeye insan, sessiz ve usulca dökülür gözlerinden yaşlar. Dökülen gözyaşı sevgiyle
aşka dönüşür. Birikmiş hasretlerin acısını hisseder, yüreğinin ulaşılmaz
derinliklerinde... Yüreğinin ne halde olduğu mu? Ahh, bir bilinse ne halde? Özlem,
hasret… Ve… Vuslat var hayallerde; sükût lazım o halde…
Bugün sükût bizden olsun. Sözü, yaşamı boyunca İslam’ın
feryadını yazdıkları ve yaşadıklarıyla yankılandıran, alçakgönüllü, tevazu
sahibi ve “Allah’ım! Sen beni
âşıkların kalbinde yanıp tutuşmam için aşktan bir parça kılmışsın” diyerek,
âşıkların kalbinde bir aşk parçası halinde yanıp tutuşan Şehit Mustafa Çamran’a
bırakalım. Bakalım, yaradanımız, mabudumuz Allah’a nasıl da münacatta bulunmuş.
“İlahi! Sen beni aşk ateşi ile yaktın, varlığımın
hamurunu acı ve kederle yoğurdun, kaderimi bela tufanına teslim ettin, her neyi
sevdiysem benden aldın ve beni yalnızlık çölüne sürgün ettin. Ve ben yine
şükrediyorum. İlahi! Ne zaman kalbim bir şeye bağlandıysa sen onu benden aldın,
ta ki bütün bağlardan azat olayım. Ne zaman bir yerde huzur bulup rahatlasam,
beni oradan sürgün edip avare edersin, ta ki rahatlık yüzü görmeyeyim ve
sükûneti adet edinmeyeyim. Yanan kalbim ve serkeş ruhum rahatlık bahçesine
alışıp katılaşmasın ve kararmasın.
İlahi! Sen yıldızları ve mehtabı karanlık gecelerimin
ünsiyeti kıldın. Esrarengiz göklerin sırlarını ruhumun arzularıyla
birleştirdin. İnsanlarla olan ilişkilerimi kesip beni yokluk çölüne sürdün.
Kalbimden arzuları alıp dünya ve dünyalıkları nazarımda bir hiç kıldın. İlahi!
Saman misali tehlikeli dalgalar beni aşağı yukarı savurur bir halde tarih
okyanusuna daldım. Kendimden habersiz, sadece sana vurulmuş, kaza ve kadere
teslim olmuş ve tevekkülle rızana sığınmış halde yaşlı gözlerle öne
çıktım. Bir an bile yokluk korkusundan ve tehlikeye maruz kalmaktan
korkarak tek bir adım bile geri atmadım.
İlahi! Sevincin ve zaferin zirvesindeyken gözyaşı döktüm ve
hüzne boğuldum. Hüzünde ve yenilgide mutluluğu hissettim. Lezzetin
doruğunda gamlı ve kederliydim. Tehlikenin tam ortasında ise rahat ve mutmain! Mutluluk
semasında ızdıraplı ve dertli, hüznün ortasına ise gülümsedim. Sevincin
doruğunda da ağladım. Maddi zenginliğin zirvesinde ise fakir idim. Gurur ve
kibrin doruğunda ayaklar altındaki toprak, tevazunün zirvesinde ise insanların
en hayırlısı idim.
İlahi! Kalbimin alakasını her şeyden kesip sadece sana
bağlanmamı irade ve takdir etmişsin. Bende böyle yapıp dünyayı üç talakla
boşayacağım. Yalnız ve yalnız sana yöneleceğim. İlahi! Kanlı gömleğimle sana
gelmeyi ümit ettim. Ama bana nasip etmedin. Ben gene senin iradene teslim
oldum. Ama ey Rabbim! İsterim ki dünyaya veda ederken yalnız olayım.
Senden başka kimse ölümümü görmesin. Senden başka kimse kabrimi görmesin.
İsterim ki tamamen yok olayım. Kimse beni hatırlamasın.
Kimse bana gözyaşı dökmesin. Kimse fotoğrafımı duvara asmasın. Sadece yüce sema
ve güzel yıldızlar ebedi suskunluğumun ünsiyeti olsunlar. İsterim ki
tamamen yanayım ve külüm rüzgârla savrulsun. Böylece benden hiç bir eser
kalmasın. Öylesine unutulmak isterim ki yok olayım ve yokluk âleminde
likaullaha nail olayım.”
Ruhun hayatta iken ilahi dergâha ulaşması ve ilahi aşkı tatması bu olsa gerek! Bu ilahi aşk öyle bir aşk ki, ilahi dergâhtan bir istek bile istemeye imtina eder. Lezzetin doruğunda gam ve kederi, tehlikenin ortasında huzur ve rahatlığı arzu eder. İşte bu durum şehitlere has bir durumdur. Cenabı Allah, onun ve tüm şehitlere rahmet etsin, bizleri de şehitlerin şefaatinden ve bereketinden mahrum etmesin.