Hasbelkader bayram tatilinde Adana’daydık. Sanayiye alışmış olan arabamız bu kötü alışkanlığından Adana’da da vazgeçmedi. Yaptı yapacağını yine sanayici esnafına selam verdirdi. Kendimizi Adana BMW Hospital’da bulduk. Arabadan motor kısmından bilmediğimiz bir nedenden dolayı yüksek bir ses geliyordu. Derken BMW Hospital doktoru Mustafa Yaşar imdadımıza yetişti.
Neden doktor diyorum? Çünkü bildiğimiz tıp doktorları gibi stetoskopunu takıp kaputu açtı; “Çalıştır arabayı” dedi. Stetoskopunu birkaç yere değdirdi. Tıp doktorlarının stetoskopu hasta göğsünde gezdirmesi gibi. İki kez aç kapa yaptırdıktan sonra; “Dayı bunun devr-i daimi gitmiş” dedi. Ne işle meşgul olduğumu da sordu. “Gazeteciyim” dediğimde “Bizi de yaz dayı. Ama bizi, şikayetlerimizi ve eleştirilerimizi yazamazsınız” dedi. Yazarım dediğimde; “İsmim Mustafa Yaşar, yaz” dedi.
Oysaki gazeteci eleştiri özgürlüğünü, çok sesliliği ve farklılıkları savunurdu. Gazeteci, halkın sorunlarını görmezden gelemezdi. Gazeteci mağdurun, güçsüzün, yoksulun, ötekileştirilenin ve sesini duyuramayanların sesi olmak zorundaydı. Birçok dertliye ses olamazsak da dertli Mustafa Yaşar Usta’nın sesi olalım, dedik. Mustafa Yaşar Usta’nın da derdi vardı. Belki de birçok dertlinin duygularına tercüman olmuştu Mustafa Usta.
Mustafa Usta arabamızın devr-i daimiyle uğraşırken söyleniyordu: “Bu hükümet ekonomiyi berbat etti. Yıllardır bu işle uğraşıyorum daha bir evim yok. Dişlerimi yaptıramıyorum. Aha görüyorsun. Bir cumhuriyet altını asgari ücreti geçmiş. Benzin litre fiyatı malumunuz. Bir petrole uğradığımızda bir pasta, bir bisküvi alamıyoruz. Hayat pahalılığı ahtapot kolları gibi bizi sekiz taraftan çevrelemiş, kıpırdayamıyoruz. Emeklinin durumu ortada.”
Söylediğine göre ekmek bulamayan Mustafa Yaşar Usta pasta da bulamıyordu. Bizim usta dertlerini sıralarken ona klasik bir soru sordum; “Seninle aynı/yaşıt sayılırım. 50’ye merdiven dayadık. Peki, daha önce mi iyiydi yoksa şimdi mi? Daha önce mi paran çoktu yoksa şimdi mi?”
Bu soruma hazırlıklı gibiydi Mustafa Yaşar Usta. Hemen cevabını yapıştırdı; “Vallahi öncesi daha iyiydi. Bu hükümet ekonomiyi berbat etti. Trafik polisi bir caddeye konuşlanıp gelen-gidene ceza yazıyor. Oğlum bana neden ceza yazıyorsun? Garip gurebaya neden ceza kesiyorsun? Git marketleri dolaş. Her hafta değişen etiketlere göz kulak ol! Marketleri gez, pazar yerlerini dolaş! Eriyen Türk Lirasını enflasyon güneşine karşı koru! Bir trilyon artık para değil abi!”
Kısacası Mustafa Yaşar, yaşamaktan yorulmuştu; “Sesimizi duyan yok. Bundan sonra yaşasam ne olur yaşamasam ne olur? Madem ki gazetecisin sesimi yetkililere ilet! Gördüğün gibi her ne kadar ismim Mustafa Yaşar olsa da bu bayram tatilinde, yaşamıyor, çalışıyoruz.” dedi.
Mustafa Usta’yı ne kadar tatmin eder bilemiyorum ama belki Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in dün yaptığı açıklama yüreğine su serper. "Enflasyon düşüyor, düşecek. Bu programı hayata geçirmek için her şeyi yaptık, güçlü bir siyasi destek var, kararlıyız" dedi Maliye Bakanı…
Öyle zannediyorum ki Mustafa Yaşar Usta bu açıklamayı duysa; “Hepsi hikâye abi!” derdi.