Sol, sosyalist, laik, Kemalist, ulusalcı, demokrat, liberal
ve daha bilmem bir sürü süslü püslü kavramla kendilerini adlandıran ülkemizdeki
laikçi kesim hiçbir zaman adil davranmadı. Her zaman ayrımcılığı, ikiyüzlülüğü
tercih etti. Bu kesim Batılı efendilerinin ahlakıyla ahlaklanmayı meziyet
sandı. Onlara özendi.
Batı hiçbir zaman kendisinden olmayanı insan olarak görmedi.
İnsan hakları, özgürlük, demokrasi, adalet, hümanizm dediği zaman kastı sadece
kendisiydi. Ve kendisi gibi düşünüp yaşayan… Batı kendisi dışındaki insanlık
ailesine hep aşağılamayı, ötekileştirmeyi, zulmü, adaletsizliği, ayırımcılığı,
sömürüyü layık gördü. İnsanlık ailesinin acılarına duyarsız kaldı. İlgilenmedi.
Görmezden geldi. Kadın ve çocukların açlıktan ölmeleri, vahşice katledilmeleri,
ölüleri kıyıya vuran iki fok balığı kadar bile Batıyı üzmedi, duygulandırmadı.
Ülkemizdeki laikçi kesimlerde de aynı anlayış var.
Kendilerinden birinin ayağına diken battığı zaman dünyayı ayağa kaldırırlar.
Her biri bir insan hakları havarisi kesilir. Birer özgürlük ve adalet savaşçısı
olurlar. Özgürlük adına, adalet adına, hukuk adına, hak adına ne kadar güzel
kelime varsa dillerinden dökülür. Sanırsın ki bu insanlar gece gündüz mazlum ve
yoksul halklar için gözyaşı döküyorlar. Birer fazilet ve erdem timsalidirler.
Öyle duygusal, insancıl bir duruş sergilerler ki etkilenmemek mümkün değil.
Ama sadece kendileri, kendilerinden olanlar söz konusu
olunca bu tavrı sergilerler. Kendi menfaatleri, çıkarları söz konusu olunca
bunu yaparlar.
Kendileri dışındaki insanların acılarına kördürler bu
kesimler. Zulme uğrayan mazlum halkların mağduriyetlerine, adalet feryatlarına,
özgürlük taleplerine duyarsız ve ilgisizdirler. Kadın çocuk demeden insanları
katletmiş bir eşkıya için bile günlerce, haftalarca ağıt yakmasını bilirler.
Ama Amerika’nın, İsrail’in, diğer İslam düşmanı devlet, yapı ve örgütlerin
vahşi katliamları onlarda en ufak bir duygu kırıntısı uyandırmaz. Hatta bu
vahşetlere meşru kılıflar bulmaya çalışırlar.
Geçen gün Ak Partili bir aydın ile CHP’den türemiş sol bir
partinin genel başkanı bilinen bir haber kanalında tartışıyorlardı. Ak Partili
aydın sözü cumhuriyetin ilk dönemlerinde yaşanan zulme getirdi. Dersim, Ziylan
ve diğer katliamlardan bahsetmek istedi. Dindarlara, Kürtlere yönelik
asimilasyon politikalarını eleştirmek istedi. Kürtlerin gerçek düşmanının CHP
zihniyeti olduğunu, CHP iktidarları döneminde Kürtlerin varlıklarının yok
sayıldığını, dillerinin yasaklandığını, tehcirlerle Kürtlerin yurtlarından
sürüldüğünü söyledi. HDP ve PKK’nin Kürt diye bir derdinin olmadığını, öyle
olsa Kürtlerin asıl düşmanı CHP ile flört yapmayacağını belirtti.
Sol partinin lideri ne dese beğenirsiniz? Adam resmen
Cumhuriyetin ilk dönemlerinde yaşanan zulüm ve katliamları savundu. Yaşananların gerektiğini, aksi takdirde genç
devletin temellerinin sağlamlaştırılamayacağını söyledi.
İşte laikçi mantık! Kemalist, sol, ulusalcı mantık… Kendi
dünya görüşünün, ideolojisinin devlet olmasının önündeki engellerin
kaldırılması için kadın çocuk denilmeden on binlerce mazlumun katliamdan
geçirilmesi meşru… Halkların baskı altına alınması, haklarının talan edilmesi,
yurtlarından sürülmeleri, dinlerinin ve dillerinin yasaklanması meşru… Her
türlü inkârcı, asimilasyoncu politika meşru…
Niye bu konuyu açtım? HDP binasının önünde günlerdir eylem
yapan annelerin çığlıklarına, feryatlarına laikçiler niye ilgisiz diye sitem
edenler var. Kandırılıp dağa kaçırılan evlatlarını, ciğerparelerini gözyaşları
içinde isteyen bağrı yanık annelerin seslerine niye kulaklarını tıkıyorlar diye
laikçi kesime kızanlar var.
Laikçiler kendilerinden olmayanların acılarına, hak
arayışlarına ne zaman duyarlı oldu ki şimdi olsun. Bırakalım onları… Bizler, bu
ülkenin gerçek sahipleri, bu ülke için gözlerini kırpmadan canlarını verenler,
biz Müslümanlar annelere sahip çıkmalıyız.
Mazlumlar da bu ülkede kendilerine sahip çıkacak tek kesimin
İslami kesim olduğunu bilerek hareket etsin, hak ve özgürlük arayışında başka
kapıların önünde zaman ve ömürlerini heder ederek kendilerine yazık
etmesin.
İslam düşmanı kesimlere umut bağlamak acı bir hayal
kırıklığından başka bir şey getirmez. İki asra yakın tecrübe bunu söylüyor
çünkü.