1992
yılında PKK’nin Farqîn’in Susa köyünde camide namaz kılan, dördü kardeş olmak
üzere on kişiyi kurşuna dizerek şehid ettiği katliamdan sonra Susa Katliamı’nı
konu alan tiyatro da diyebileceğimiz bir kaset vardı. O kasette şöyle bir cümle
vardı; “Meriv di nava mucadelêde ayetên Qur’an’ê xweştir fam dike” Yani; kişi
mücadelenin içinde Kur’an’ın ayetlerini daha iyi anlıyor.
Bugünkü
yazımızda mücadelenin içinde bazı ayetleri daha iyi anlaşılır kılan birkaç
ayeti birbirimize hatırlatacağız.
Bazen
düşman elbirliğiyle bize saldırabiliyor. “Bittik” zehabına kapılıyoruz. Bir
olduklarını görüyor, beraber hareket ettiklerine şahit oluyoruz. Perde
arkasından haberimiz olmuyor. Böyle bir durumda dikkatimizden kaçan, karşı
cephedeki vaziyeti bize bildiren şu ayet gözümüze çarpıyor: “Onlar ancak surla
çevrilmiş kasabalar içinde veya duvarlar arkasından savaşırlar. Kendi
aralarındaki çekişmeleri çarpışmaları ise serttir, şiddetlidir. Sen onları
birlik sanırsın, oysa kalpleri birbirinden ayrıdır” (Haşr, 14) Onları bir ve
beraber sanıyormuşuz, değillermiş. Gerçi biz de bir beraber değiliz ama olsun.
Bu konuda eşitiz.
İnsanlık
tarihi aynı zamanda kanlı bir tarihtir. Şu yüzyılda her birimiz çok sayıda
savaşa tanıklık etmişizdir. Genel cari vakıa olarak güçlülerin zayıfları
ezdiğini görüyoruz. Böyle bir durumda Kur’an’dan şöyle bir durumu öğreniyoruz:
“Nice (yani çok sayıda) az birlik vardır ki, Allah’ın izniyle sayıca çok
birliği yenmişlerdir, Allah sabredenlerle beraberdir” (Bakara 249) Küçük bir
birliğin çok sayıda birliği alt ettiğini gördüğünde bu seni şaşırtmasın.
Kahramanlık destanlarına bir destan daha eklenmiş olur.
Bazen
öyle olur ki zalim azıttıkça azıtır. Azgınlıkta ve kibirde sınır tanımaz. “Hiç
kimse bizi engelleyemez, durduramaz” der. Adeta Allah’a meydan okur. Sınırlar
çizer. Mücadelenin çok çok şiddetlendiği bir zamanda karşımıza şu ayeti kerime
çıkar; “Şüphe yok ki, Firavun yeryüzünde (ülkesinde) büyüklük taslamış ve
oranın halkını sınıflara ayırmıştı. Onlardan bir kesimi eziyor, oğullarını
boğazlıyor, kadınlarını ise sağ bırakıyordu. Şüphesiz o, bozgunculardandı. Biz
ise, istiyorduk ki yeryüzünde ezilmekte olanlara lütufta bulunalım, onları
önderler yapalım ve onları varisler kılalım.” (Kasas, 4-5)
Bazen
mücadele içinde öyle acılar çekiyoruz ki pes edecek bir noktaya geliyoruz.
Böyle bir durumda Kur’an bize bir hatırlatmada bulunuyor; “Düşman topluluğunu
takip hususunda gevşeklik göstermeyin. Siz acı çekiyorsanız şüphesiz onlar da
sizin çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Üstelik siz Allah’tan, onların
beklemedikleri şeyleri umup bekliyorsunuz! Allah her şeyi bilmektedir.” (Nisa,
104) Bizim analarımız ağlarken onların da anaları ağlıyormuş. Bazen farklı
görüntüleri sadece ayeti kerimelerden alabiliyoruz.
Belki
de her birimizin uzun zamandır uzak olduğu Kur’an ayetlerine bir göz atmanın
tam zamanı…