Son günlerin en çok konuşulan
konuların başında HÜDA PAR gelmektedir. Görmezden geldiler, yok saydılar,
küçümsediler. Her ne kadar görmezden geliyor idiyseler de gören gözler
görüyordu. Yok saydılar ama güneş balçıkla sıvanmazdı, vardı görünüyordu.
Küçümsediler ama 81 ilin 54’ünde teşkilatı olan bir hareket küçümsenemezdi,
küçük olamazdı. Bütün bunlar bir yana eşit iki dağın muvazenesini bozan küçük
bir taş dahi işlevi bakımından küçük sayılamazdı.
Artık hiç kimsenin itiraz
edemeyeceği, görmezden gelemeyeceği, yok sayamayacağı, küçümseyemeyeceği bir
gerçek vardı. O da HÜDA PAR gerçeği idi.
HÜDA PAR’ın her hafta yaptığı
gündem değerlendirmeleri vardı. Eğer Cumhurbaşkanı Erdoğan o gündem
değerlendirmelerini takip ettirip gereğini yapsaydı bugün ülke bir başka
olurdu. Memleket, Cahit Sıtkı Tarancı’nın istediği memleket olurdu; gök mavi,
dal yeşil, tarla sarı olurdu. Ne başta dert ne de gönülde hasret olurdu. Kardeş
kavgasına bir nihayet olurdu. Ne zengin fakir ne de sen ben farkı olurdu. Kış
günü herkesin evi barkı olurdu. Artık yapılan o gündem değerlendirmeleri de
görülecek, yok sayılamayacak, görmezden gelinemeyecek, bu köklü hareket
küçümsenemeyecektir. Çünkü artık ülkede bir HÜDA PAR gerçeği vardı.
Son günlerdeki HÜDA PAR
konulu haberler birçok ağızda çeşitli nedenlerden dolayı kekremsi acı bir tat
bıraktı. Acı haberin ne anlam ifade ettiğini onlara yaşattı. Bu da normaldir.
Çünkü gerçeklerin acı olma gibi bir özelliği vardı. Ortada tartışma götürmez
bir HÜDA PAR gerçeği vardı.
Kurulduğu günden beri Türkiye
halkı için tuğla tuğla örerek inşa ettiği bir bina vardı. O bina artık bir
gökdelen olmuştu. Ve görmezden gelinemezdi. Üstü örtülmeye çok çalışıldı ama
ehli vicdan bilirdi ki kitleleri mobilize etme gücü olan bir HÜDA PAR gerçeği
vardı.
Yıllardır karaladıkları artık
farkında olmadan parlattıkları bir HÜDA PAR gerçeği vardı.
Tüzüklerinin bazılarının
yüzsüzlüklerini ortaya çıkardığı bir HÜDA PAR gerçeği vardı.
Dezenformasyon silahıyla
yapılan saldırıları enformasyon zırhında eriten bir HÜDA PAR gerçeği vardı.
Birilerindeki paniği
gördüğümüzde, birilerinin kimyasını, moralini yani maneviyatını ve
psikolojisini bozan, siyaset sosyolojisini tepetaklak eden bir HÜDA PAR gerçeği
vardı.
Baronların da itiraf ettiği
üzere kirli emellerine karşı bir kale ve bir takoz gibi duran bir HÜDA PAR
gerçeği vardı.
Ötekileştirildikçe yani
kendisine ve halka yabancılaştırma baskısı uygulandıkça direnen, dini, kültürü,
gelenek ve görenekleriyle bu halkın özü olduğunu ispatlayan bir HÜDA PAR gerçeği
vardı.
Bildiğiniz üzere porsuk,
dayak yedikçe gelişir, büyür, semirir ve güçlenir. Kendisine saldırıldıkça
vuruldukça gelişen, büyüyen, semiren ve güçlenen bir HÜDA PAR gerçeği vardı.
Amblemlerinde bulunan güneşin
siyaset sahasını iyicene ısıttığı ve yeşerttiği bir HÜDA PAR gerçeği vardı.
Doğuya sıkıştığı sanılan ama
gerçekte ülkenin dört bir yanına tedeffûk eden, ülkenin dört bir yanına
yayılan, akıp giden bir HÜDA PAR gerçeği vardı.
İki resmin bir karta
sığdırıldığı bazı çocuk oyuncakları vardır. Hafif eğdiğinizde bir resim, düz
baktığınızda başka bir resim görüyorsunuz…
HÜDA PAR Erdoğan’ı destekleme kararı aldığında birçok kişi sevinirken birçok kişi de üzüldü, hayal kırıklığı yaşadı. Sevinenlerin de üzülenlerin de kendilerine göre argümanları vardı. Çocuk oyuncağı resminden yola çıkarak diyebiliriz ki bir tarafın gördüğünü HÜDA PAR, HÜDA PAR’ın gördüğünü diğer taraf görmüyor. Öyleyse 14 Mayıs gecesi hakem olsun. Bekleyip görelim…
0 yorum