6 Şubat Pazartesi günü
Kahramanmaraş merkezli yaşanan 2 yıkıcı deprem ve ardından 20 Şubat’ta Hatay
merkezli yaşanan depremlerde 10 ilde büyük yıkım yaşandı ve resmi rakamlara
göre can kaybı 50 bini aştı.
6 Şubat’tan bu yana ülkenin
her tarafında yaşanan depremler ve küçük-büyük ölçekli binlerce artçı sarsıntı
ülke olarak deprem fırtınasının etkilerini yaşamaya devam ediyoruz. “Bu
felaketin yaraları nasıl sarılacak?” Diye ülke ve halk olarak düşünürken 15 Mart
Çarşamba günü Adıyaman ve Şanlıurfa’da yaşanan sel felaketinde 20 kişi vefat
etti.
Felaketlerin ardı arkası
kesilmiyor ve halen birçok ilde sel ve baskın uyarısı yapılıyor. Bu doğal
afetlerin dışında hayvanlarda şap hastalığı ortaya çıktı ve birçok ilde hayvan
pazarları kapatıldı. Nasıl bir devirde yaşıyorsak artık deprem psikolojisinden
bir türlü çıkamıyoruz ve üzerimize felaket üstüne felaket yağıyor.
Deprem ve sel bölgesindeki
afetin durumu ve problemler ortadayken ve toplum ve millet olarak kendimizi
sorgulamamız gerekirken birdenbire kendimizi “Seçim Atmosferi”nin içinde
bulduk. Ve deprem maalesef seçim gündeminin gölgesinde kaldı. Kimisi depremi
unutup şenlik havasında adayını açıklarken, kimisi de yaşanan felaket ve
ölümlere rağmen müzik ve halaylarla sözde nevruzu kutluyor yazıklar olsun.
Resmi kurumlar ve gönüllü
yardım kuruluşları yardımların azaldığı gerçeğine dikkat çekerek, yardımların
devam etmesi ve depremzedelerin durumunun değişen gündemlerin etkisinde
kalmaması gerektiği çağrısında bulunuyorlar lakin duyan yok gibi. Depremzedeler
gündemin değişmesiyle unutulacakları korkusunu yaşarken, yardım kuruluşları
Ramazan ayını düşünerek değişen ihtiyaçlara işaret edip duyarlılığın devam
etmesini istiyorlar. Daha önce “Millet geçim bunlar seçim derdinde” denirdi.
Şimdi ise “Millet can derdinde bunlar koltuk derdinde” deniliyor.
Enkaz ve sel altında kalan bölge halkı bir de ‘seçim enkazı’ altında kalmasın.
Bütün bu olumsuzluklar içinde
neyse ki, “Her zorluk içinde bir kolaylık vardır” (İnşirah: 6) ayetini
hatırlatırcasına nefes alma adına rahmet ayı Ramazan imdadımıza yetişiyor.
Çarşamba günü akşam ilk teravih ve ilk sahurla rahmet iklimine
kavuşuyoruz. Peygamber Efendimiz (S.A.V.)’in müjdelediği şekliyle; “Evveli
rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem ateşinden kurtuluş” olan bereketleri
ve hayırları ve Kur’an’ın indirildiği Kadir gecesini barındıran Ramazan Ayı’na
girmenin sevincini yaşadığımız afetler ve yüksek can kayıplarından dolayı buruk
yaşıyoruz.
Nurlu gölgesi üzerimize
düşmeye başlayan, bütün mevcudat için rahmet, mağfiret ve kurtuluş iklimi olan,
cehennem kapılarının kapandığı ve şeytanların zincire vurulduğu Ramazan ayının
Kur’an ve ibadet ayı olduğu bilinci ile bütün sıkıntılara rağmen idrak ve ihya
etmeye çalışalım. Ramazan ibadet ayıdır. Ramazan ümmetin ayıdır. Ramazan Kur’an
ayıdır. Ramazan oruçla dirilme ve dayanışma ayıdır. Bu sıkıntılı
günlerimizde deprem ve sel bölgesinde yaşayan kardeşlerimizi unutmadan, onların
da sahur ve iftar yapmaları gerektiği gerçeğini düşünerek dayanışma ve
yardımlaşmayı artırmalıyız. Unutmayalım ki, Ramazan kardeşlik, dayanışma ve
paylaşma ayıdır. Afetler sonrası gelen rahmet ikliminin yaraları sarmada büyük
bir rahmet, bereket ve fırsattır.
Aynı zamanda felaketlerin
sebebini kendimizde aramalı ve günahlarımızdan ve toplumsal halimizden dönerek
Allah’a yönelmenin yollarını aramalıyız. Tevbe, istiğfar, dua ve ibadetle
felaketlerin kalkması için niyazda bulunmalıyız.
Diyanet İşleri Başkanlığı
öncülüğünde; Alimler, STK’lar, vakıflar ve yardım kuruluşları “Zekât ve
fitreler afet bölgesine” adıyla bir kampanya başlatmalı ve bunu halka
sunmalıdır. Bu kampanya ile depremzedelerin unutulmadığı ve yardımların devam
etmesi sağlanacaktır. Zekât, fitre, sadaka, adak, infak ve diğer yardımlarla
kardeşlik hukukunun hakkını yerine getirmeliyiz.
Ramazan ayında ferdi olarak
manevi atmosferden faydalanmalı ve hayatımızda bir dönüm noktası ve fırsat
olarak kabul edip, yaşantımıza bir çeki-düzen vermeliyiz. Hayatımızı Ramazan’ın
ve orucun getirdiği güzelliklere göre şekillendirmeliyiz. Kur’an’ı okumaya ve
anlamaya her zamankinden daha fazla vakit ayıralım. Yalnız midemize değil,
dilimize, elimize, gözümüze ve gönlümüze tesir eden bir şuurla oruç tutalım.
Bu sıkıntılı sürecin son
bulmasını ve sonraki Ramazan’ın afetlerden uzak ve ümmetin birlik ve
kurtuluşuna kavuşturmasını Rabbimizden niyaz ediyoruz.
Selam ve dua ile…
0 yorum