165

Yıllar önce Özal’lı yıllarda zam kelimesiyle tanışmıştık. Arapça ilave etmek anlamına gelen bu kelimeyi biz, fiyatlara eklenen o meşum ekleme olarak anladık, öyle bildik. Gel zaman git zaman işler çığırından çıkınca biz de yavaş yavaş o kelimeyi bırakıp yerine başka bir kelime kullanır olduk; fahiş fiyat artışları…

Fahiş fiyat artışları da nasıl fahiş fiyat artışları! Lokomotifsiz fahiş fiyat katarı bu. Veya lokomotifi görünmez fahiş fiyat katarı. Ve yahut lokomotifi görünen ama hükümetin bir şey yapamadığı fahiş fiyat katarı. Birkaç günde bir aşikâr fiyatlara sistematik bir ekleme yapılıyor. Hükümetin eski dostu fakir fukara işkence de denilen mengeneye alınmış durumda. Her şey onun aleyhine…

Şu fahiş fiyat artışları nedeniyle millet barut olmuş durumda. Seçim sandık mühimmatı bu psikolojiyle milletin önüne bırakılırsa büyük bir patlamanın olacağını tahmin etmek güç olmasa gerek. Ve bu patlama Cumhurbaşkanının mitinglerde; “Sandıkları patlatmaya hazır mıyız?” diyerek beklenti içinde olduğu patlama olmayacaktır.

Şu fahiş fiyat artışları temelli hal ile ilgili millet “Seksenler”in Butik Ali’si gibi “Bana ne dersen de ama AK Parti’ye oy ver deme abi!” noktasında. Kuru kalabalıklar, ıslak gözleri görmemeye perde olmamalıdır. Milli Selamet Partisi döneminden beri muhafazakâr kesime ve yakın çizgisine oy veren aileler çocuklarımızı artık ikna edemiyoruz, diyorlar.

Fahiş fiyat artışları artık zam demiyoruz başka bir durum bu. Sebeplerini her sorduğumuzda Dolara ve akaryakıt zamlarına bağlanıyor ve pek anlamadığımız, maliye politikasının cari denge üzerindeki etkisinin tüketici fiyat endeksine yansıması gibi anlamadığımız açıklamalar önümüze konuyor bir şey diyemiyorduk. Artık herkes külyutmaz olmuş durumda. Aylardır döviz ve akaryakıt fiyatları yerinde sayarken veya küçük bir bant üzerinden gidip gelirken bu sabit düzlemde birkaç ay önce 40 liraya aldığımız 5 kilo yoğurdu bugün 75 liraya alıyorsak, yine 75 liraya aldığımız peyniri 135 liraya alıyorsak buna lokomotifsiz fahiş fiyat katarı demekten kendimizi alamıyoruz. Ve bu katar karşı yönden gelen, makinisti Cumhurbaşkanı Erdoğan olan hükümete çarpacaktır.

Geçenlerde tabla üzerinde çekirdek satan bir vatandaşın yanından geçiyordum. Tam o esnada yanında bulunan birisine şöyle dediğini duydum; “Bir tablacı arkadaşım gel biz de çekirdeklerimizin fiyatını 40 liraya çıkaralım dedi. Ben kabul etmedim. 25 lira da benim için iyi para dedim.” Birkaç gün sonra adamın 40 liradan çekirdek satmaya başladığını gördüm. Anlaşıldığı kadarıyla arkadaşı onu ikna etmişti. Şimdi bu piyasa serbest piyasa mı oluyor? Piyasa serbest piyasa olmaktan çıkıp serseri piyasa olmaya başlamış. Ve bu piyasa serseri bir mayına dönmüş durumdadır.
Yaşım elliye dayandı hayatımda ilk kez marketlerde işyerlerinde fiyat etiketlerinin değiştirildiğini görüyorum. Gerçekten fakir fukaranın garip gurebanın canına tak etmiş…

Bu karla karışık fahiş fiyat sağanağı altında fakir fukaranın olan 3-5 kuruşu da karlarla beraber eridi gitti. Artık kaybedecek bir şeyimiz yok diyorlar. Herkes kaybedecek bir şeyi olmayandan korkmalı, onu hesaba katmalıdır.

Hükümet bu fahiş fiyat sağanağını maaşları arttırmakla absorbe etmeye çalışıyor ama bunun pansuman tedavisi olmaktan öteye geçmediğini görmüyor gibi. Maaş artışlarından kısa bir süre sonra vatandaşın bağırmasının sebebi budur.

Millet cingöz olmuş. İndirim, dediğinizde “Kimi kandırıyorsunuz, zamma indirim gelmiş. Geçenlerde 100 lira olan peynir 150 lira olmuş. Şimdi de 140 lira olmuş. 10 lira indirim oldu” diyorlar. Dediğim gibi millet Külyutmaz Necmi’den daha fazla külyutmaz olmuş durumda.

Fakir fukara isyanlarda. Milletin durumunu arz etmiş olalım da gereğinin yapılmasını hükümete bırakalım.

 

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *