Bu haftaki yazımda değerli
yazar kardeşimiz Sadullah Aydın’ın “Diyarbakır’ın Fethi” ile ilgili yazmış
olduğu, “Surları Aşarken!” adlı romanını ele almak istiyorum:
Kitaba değinmeden önce
Diyarbakır’ın fethini hatırlamakta fayda var.
Hz. Ömer’in (R.A.) hilafeti
zamanında büyük fetihlere imza atılıyor ve İslam coğrafyası genişliyordu. Fetih
ordularının başında Şam orduları komutanı Kudüs fatihi Hz. Ebu Ubeyde bin
Cerrah (R. A.) vardı. Ona bağlı olan İyaz bin Ğanem (R.A.) komutasındaki İslam
Ordusu Amed’i kuşatmıştı. Halid bin Velid (R.A.)’da İyaz’ın ordusunda ona bağlı
üst düzey komutanlardan biriydi.
Hicri takvime göre: 18. Yıl,
Miladi takvime göre 639 yılı Mayıs ayında aralarında Halid bin Velid’in
oğlu Hz. Süleyman’ın da (R.Anhum) olduğu 27 sahabenin şehit olduğu bir
çatışmadan sonra 27 Mayıs 639'da Diyarbakır İslam fethiyle şereflendi. Bu fetih
ve sahabelerin şehadeti ile Mekke ve Medine'den sonra Diyarbakır en fazla
sahabenin medfun olduğu yer olma şerefine nail olmuştur.
“Surları Aşarken!” adlı
romana dönecek olursak:
Mayıs ayında okurlarla
buluşan roman, Diyarbakır’ın (Amed)’n fethi ile ilgili İslam düşmanlığını
kendine vazife edinmiş azgın bir güruhun algı ve kara propagandalarını boşa
çıkaran bir eser olduğunu söylemekte fayda var.
Yazar Aydın’ın kendine has
naif ve akıcı üslubu ile yazdığı eseri bir solukta okumaktan kendinizi
alamayacaksınız. Romanda Amed ve Mardin’in fethi, bir film şeridi gibi
gözlerimizin önünden geçiyor ve o günlere gidiyor ve fethi adeta yaşıyoruz.
Romanı okurken, Kürt halkının
İslam’la müşerref olmadan önce zamane emperyal devletleri Sasani ve
Bizanslıların zulümleri altında hürriyetten yoksun ve sürekli katliama
uğradıklarını yaşayarak göreceğiz. Fetih sırasında Mecusi olan Kürtlerin
Bizanslıların tebası ve yönetimi altında ve şehrin melikesi olan Melike
Meryem’in yönetimi ile yönetilirken hiçbir hakka sahip olmadıklarını göreceğiz.
Yapılan kara propagandaların aksine İslam ordularının Mezopotamya bölgesinde
yaptıkları fetih ve getirdikleri adaletli yönetimi öğrenen ve İslam’a yönelen
ve yapılan tebliğ sonucu şehirde gizlice Müslüman olan ve örgütlenen Müslüman
Kürtlerin varlığını “Aram” adlı karakterin şahsında zevkle okuyacaksınız.
Amed halkı, o dönemde zalim
yönetimlerden kurtulmak istiyordu. Adalete, özgürlüğe, insanca yaşamaya, inanç
ve düşünce hürriyetine susamışlardı. Hiçbir şekilde Bizans yönetimini
desteklemediklerini ve İslam ordularını kurtarıcı olarak görüp bağırlarına
basmalarını ve beş ay süren kuşatmanın mucizevi bir şekilde surların dibinde bir
su yolunun bulunup fethin nasıl gerçekleştirildiğini gözyaşlarıyla
okuyacaksınız.
Romanı okurken İslam’daki
cihad anlayışı ile işgal ve fetih arasındaki farkı ve Kürtlerin silah zoruyla
değil, gönüllü ve inanarak İslam’ı seçtiklerini ve İslam’la özgürleştiklerinin
güzel bir şekilde işlendiğini göreceğiz. Bu konuda bilinçli olarak yapılan algı
operasyonları ve kara propagandaların gerçeği yansıtmadığını ve nesli İslam’dan
uzaklaştırma adına girişilen bir projenin parçası olduğunu göreceğiz.
Romanı okurken, İslam
ordusunun fethin gecikmesi pahasına sivil halkın ve şehrin zarar görmemesi için
ne kadar hassas davrandıklarını, fethedilen yerlerde halka hiçbir baskı
yapılmadığı; can, mal, din, namus ve nesil emniyetinin nasıl güvenceye
alındığını Komutan İyaz’ın şu konuşmasında göreceğiz:
“Hiç kimsenin şüphesi olmasın
biz öldürmeye değil, diriltmeye geldik. Zulmetmeye değil, zulümden kurtarmaya
geldik. Toprak parçası ele geçirmek ile işimiz yok… Biz halkları kullara kul
olmaktan, zorbaların esaretinden kurtarıp Allah’a kul olmak için kılıç
kuşandık… Davamız toprakları değil, gönülleri fethetmek. Bu topraklara adaleti,
tevhidi, barışı hakim kılmaktır…”
Evet, romanı okurken; işgal
orduları girdikleri şehirleri talan ederken, fetih ordularının nasıl imar
ettiklerini görüyoruz. Böylece fetih ile işgalin bir farkının olmadığı tezini
işleyen İslam düşmanlarına en güzel cevabın nasıl verildiğini romanı okurken
yaşayarak göreceğiz.
Amed surları gibi ümmetin
önüne engel olarak konulan tüm surları aşıp, nice fetihlere ulaşmamızı temenni
ediyorum.
Selam ve dua ile…
0 yorum