Geçtiğimiz
Perşembe günü sabah saatlerinden beri bütün dünya Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini
konuşuyor ve takip ediyor.
Uzun süredir
devam eden gerilim ve kriz sonunda işgal ve fiili saldırıya dönüştü. Ukrayna
Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy ve Ukrayna halkı ABD, BM, NATO ve Avrupa
ülkelerine güvenmenin ve onlara bel bağlamanın cezasını çekiyorlar. Hiçbir
zaman ne büyük şeytan ABD’ye ne de küçük şeytanlar olan Rusya ve batılı
emperyalist ülkelere güven olmayacağını acı da olsa öğrendiler. Emperyalist
devletler ve güçler için aslolan kendi menfaatleridir. Yoksa diğer ülke ve
halkların durumları onların hiç umurlarında değildir. Zaten bunu defaatle
gösterdiler. En son Afganistan’da kuklaları olan Cumhurbaşkanı Eşref Gani ve
ABD’ye çalışan Afganları yüzüstü bırakıp kaçmadılar mı? Emperyalistlerin
kendilerine uşaklık yapanları satmaları gerçeği onların genlerinde var. Garip
olan halen onlara bel bağlayan ve medet uman kesimlerin olmasıdır.
Aylardır; “Sizi NATO’ya alacağız”, “işgale izin vermeyiz” benzeri şekilde
gaz verdikleri Ukrayna’yı kandırdıkları yetmezmiş gibi birde Rusya’yı iyice
kışkırttılar. Putin’de onların niyetini ve kalıplarını bildiğinden kimseyi
takmadan bildiğini okumaya devam ediyor. Rusya ve Putin’in bu tavrı bir başka
bakımdan da, aslında süper güç denilen ve sürekli dünya halklarına korkuları
pompalanan ABD ve batılı güçlerin aslında birer “kâğıttan kaplan” olduklarını ortaya koydu. Bütün makyajları
döküldü, maskeleri düştü ve foyaları ortaya çıktı. Ukrayna da ağır ve zorlu bir
şekilde de olsa “Domuzdan post
emperyalistten dost olmaz” olgusunu anlamışlardır. Rusya’nın bu zorba tavrı
ve batılı emperyalistlerin ihaneti sonucunda olan Ukrayna halkına oldu. Tam da “Filler tepişir çimler ezilir” sözü yerine
geldi.
Bizim
açımızdan ne ABD ve Avrupa, ne de Rusya ve Çin arasında bir fark yoktur. “Küfür tek millettir” emri ve gerçeğini
göz önüne almalıyız. Bütün emperyalist ülkeler hem Müslümanların, hem de mazlum
halkların düşmanıdırlar ve hiçbir zaman insanlığa faydalı bir eylemleri olmadı
olmayacaktır. Zaman zaman konjonktür gereği kendilerini mazlumların savunucusu
gösterseler de, bu menfaatlerinin gerektirdiği geçici bir durumdur. Onlar için
aslolan kendi menfaatleri ve uyguladıkları emperyal projelerdir.
Hem Ukrayna
hem de Rusya ile iyi ilişkilere sahip olan Türkiye, bir açıdan arabulucu olacak
en uygun ülke iken, öte yandan savaşın sürmesi halinde maalesef en çok zarar
gören ülke olacaktır. Hem ekonomik olarak hem de siyaseten zarar görecektir.
Doğal gaz ve buğday üretiminde dünyayı besleyen Rusya ve kısmen Ukrayna’nın
savaşı uzun sürerse hem akaryakıt hem gıda tedariki ve yüksek fiyat sorunu ile
bütün ülkeler yüzleşmek durumunda kalacaktır. Avrupa ve ABD’nin yalandan
yaptıkları sözde yaptırım kararları da geçmişte Irak ve İran’a yapıldığında
olduğu gibi inşallah zararı gören Türkiye olmaz.
Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın açıkladığı gibi, savaş kimsenin yararına olmaz. Evet, savaşın
kazananı yoktur. Savaşta savaşan tarafların hepsi zarar görür. Tek kazanan
silah tüccarlarıdır. Şimdiye kadar hep işgal ve katliamlar Müslümanlar arasında
çıkarıldığı için uykuya dalan ve sağır rolü oynayan Avrupa ve batılı
emperyalistler, bu defa konu Hıristiyan bir ülke olunca ne yapacaklarını
şaşırdılar. Tabi ki Müslümanlar olarak bizler, savaş olmasını ve sivillerin
zarar görmesini istemeyiz. Görünen o ki, Ukrayna’da olan yine sivil halka
oluyor. Ukrayna halkı ve devleti, Afgan ve Çeçen mücahitlerinin Rusya ve SSCB
dönemindeki şanlı direnişlerinden ders almalılar. Ancak bu şekilde Rusya ile
baş edebilirler.
Bu olaydan
bağımsız olarak zalim emperyalistlerin birbirlerinin ateşinde yanmasını ve
ateşlerinin harlanmasına üzülecek değiliz. Müslüman ve mazlum coğrafyalara
sürekli kan ve gözyaşı götürmeleri yerine birbirlerini kırmalarını sevinçle
karşılarız.
Sonuç
itibariyle: Rusya 2008 yılında Gürcistan’da yaptığı gibi muhtemelen bir hafta
içinde yönetime kendine yakın birinin gelmesini sağlayıp geri çekilecektir.
Bakalım ne olacak?
Selam ve dua
ile…
0 yorum