Kime ait olduğu konusunda tartışmaların olduğu ama
kullanışlı olan bir söz vardır; “Hayat bisiklet gibidir, pedal çevirmezsen
durur”…
Bu söz nereden aklıma geldi? Son zamanlarda Türkiye’de
meydana gelen sosyal gelişmelere bakınca aklıma geldi. Ama “hayat” kelimesinin
yerine “hükümet” kelimesini koyarak okudum. “Hükümet, bisiklet gibidir, pedal
çevirmezsen durur”
Durduktan sonra da “Esbabul İnhiyar-Çöküşün Nedenleri”
kitabında birkaç sayfalık yer edinir…
Mevcut hükümet bunun bilincinde mi? Evet, bilincinde.
Nereden biliyoruz? “Müjdeler” adı altında sürekli pedal çevirmeye çalışmasından
biliyoruz. Kimse kusura bakmasın izlenimimi yazacağım; tekerler dönmüyor gibi.
Yıllar yılı “Sanma bu tekerlek kalır tümsekte” deniliyordu amma sanki tümsekte
kalmış tekerlekler…
Hani bazen bisikletin zincirleri arıza verir de dönmesi için
tekrar çarkların üzerine koyarız ama çarklara tutunmaz düşer ya! Hükümetin
oluşturduğu görüntü bu. Veya en azından benim gördüğüm bu.
Tarladan birkaç liraya çıkan ürün aracıların kattığı katma
değer ile 20-30 kat artması doğal olarak tekerlerin önünde bir takoz
oluşturuyor. Devletin vazgeçtiği % 7’lik katma değer, yapılan ayak
oyunlarıyla bisikletin zincirinin çarklarda tutunmasına yaramıyor. Bunun
sebepleri üzerinde düşünmek lazım.
Ürünlere sağlam zamk ile yapışmış etiketleri hükümet
üfürerek düşürmeye, bisikletin zincirini yerine takmaya çalışıyor ama bozuk
zincir yağsız çarklara tutunamayarak tekrar düşüyor. Yapılacak işlem basit; ya
zincir değişmeli ya çarklar değişmeli ya da her ikisi birden değişmeli.
Bisikletin zincirinin her bir halkasının özel bir anlamı
vardır; hukuktur, nafaka ve aile ile ilgili yanlışlardır, şu zengini daha da
zengin fakiri daha da fakir yapan sömürü çarkı faizdir, zulüm ile
özdeşleştirilmiş kişinin haklarına tırpan vuran mülakattır, ciddiyeti daha
anlaşılamamış, doğal gaz ve elektrik faturalarıdır.
Pedalı çevrilemeyen bisiklet durmuş gözükmektedir.
Bisikletin durmasıyla hayatımıza yeni kavramlar girmiş durumda; gıda
teröristleri, market terörü gibi. Öyleyse meseleye biraz da bu pencereden
bakalım; Bir zamanlar “Terörle Mücadele” adı altında dağlar
bombalanıyordu. Diyarbakır ve Malatya’dan kalkan savaş uçakları Cudi, Kandil
gibi dağlara tonlarca bomba bırakıp geri dönüyordu. Tabi öncesinde PKK’nin
yayın organı “Dengê Mezopotamya” radyosu “Nuça Lezgîn (son
dakika)” cıngılıyla yayına girer, uçakların gelişini haber verirdi. Operasyon
yapılacak, bombalanacak dağlara askerlerin geleceğini haber alan PKK’liler
kısa süreliğine orayı terk eder, boş yerlerin bombalanmasından sonra da
yerlerine geri dönerlerdi.
Şu market terörüne ve benzer yeni türedi teröristlere karşı
da aynı durumu yaşamıyor muyuz? Cumhurbaşkanı; “Tepelerine bineceğiz”
diye açıklama yapıyor, zabıtaların, maliyecilerin gelişini haber alan marketler
kendilerine X- FM bandından gelen “son dakika” haberiyle binilecek
tepeyi temizliyorlar, zemini kayganlaştırıyorlar, tepelerine çıkmaya çalışanlar
kayıp başlangıç noktasına geri dönüyorlar.
Dağların bombalanması hadisesinde o zaman güvenlik uzmanları
şöyle derdi. “O dağlara operasyon yapıldıktan sonra yerleşmek lazım. Güvenlik
güçleri operasyondan sonra gidince tekrar gelip yerleşiyorlar”
diyorlardı. Devlet yıllar sonra “Yok et, yerleş” formülünü benimsedi.
Öyle zannediyorum ki, mesele tam anlamıyla vuzuha
kavuşmuştur. Peygamber Efendimizin bir hadisi şerifiyle bitirelim; “Allah
kaderini icra etmek istediği zaman, akıl sahiplerinin aklını başından alır,
takdir ettiğini yerine getirir. Bundan sonra onlara akıllarını geri iade eder
ve onları bir pişmanlık sarar”
Bu anlamda şair de şöyle demiştir;
Allah bir adam hakkında bir şey murat ederse
O kişi akıl, görüş ve basiret sahibi de olsa
Kaderin başına toplayacağı bütün sebepler karşısında
Her türlü hileyi yapacak güçte de olsa
Onu cehaletle aldatır, kalp gözünü kör eder
Kıl çeker gibi başından aklını çekip alır.
Nihayet irade ettiği hükmünü icra edince
Gerisin geriye aklını iade eder ki ibret alsın.
0 yorum