Yüzümüzü Batıya çevirdiğimizden
beri rahat yüzü göremez olduk. Her alanda laçkalaşmalar, bozulmalar baş
gösterdi. Medeniyet adı altında koyu cehalet çukurlarına düşüverdik. İlaçlarla
bedeni zarar görmüş hasta gibi, tedaviyi de Batılıların ürettiği ilaçların
dozajını artırmakta aradık. Artırdıkça da hastalığımız da o oranda arttı.
Halbuki çözüm yanı başımızdaydı. O kadar uzağa gidip işi çetrefilli hale
getirmeye gerek yoktu; ama Batının uşakları böyle istiyorlardı. Hem içeriden
hem de dışarıdan kontrol altına almak istediler İslam alemini. İslam
coğrafyasında sayı olarak parmakla ancak gösterilebilecek kadar günah işleyen
bir toplumundan, günah işleyeni kalmayan bir toplum haline geldik. Eskiden
iyilerin en iyisini ararken şimdi ise kötünün iyisini aramaya başladık.
Toplumun âr’ı gidince ayarı da
bozuldu. Bu ayar bozukluğu gençlerin evliliğine kadar vardı. Evliliklerde
aileler duygusal davranıp çocuklarına toz kondurmazken, başkasının canından bir
parçaya ise rahat bir şekilde kıyabiliyorlar.
Şahit olduğum ve duyduğum birkaç
evlilik muhabbetinden bahsedeceğiz bugün sizlere. Evlenince düzelir, cinsten
evliliklere.
Sorumluluğun bilincinde olmayan
insanları, ailelerin onları evlendirmesiyle düzeleceğini sanıyorlar. İstisna
bazı şahısları da örnek olarak veriyorlar.
“Ben olsam bu adamları
evlendirmem. Hayatta bu adamlara kefil olmam.” dediğim vakit yanımızda muhabbet
ettiğimiz insanlar ise “Hepimiz böyleydik, evlenince düzelir, aklı başına
gelir.” dediler. (Tabi genelleme konuşması ayrı bir hata. Çünkü hepimiz öyle
değiliz.)
Ben de onlara “Başkasının kızı
sizin deneme tahtanız değildir. Evinizdeki ateşi başkasının kucağına atmakla
büyük zulüm etmiş olursunuz. İşin duygusallığındasınız. Kalpleriniz taş gibi
kesilmiş. Vicdanınız sızlamıyor. Bu adam emanete sahip çıkacak sorumlulukta
değil. Evlilik gibi ciddi bir işin sorumluluğunu ciddi bir şekilde bu şahıslar
taşımaz. Bu yaşına kadar evine sahip çıkmayan, annesine babasına itaat etmeyen,
eve bir katkısı olmayan ne yenilip ne içiliyor, bu evin masrafı nasıl
karşılanıyor... gibi düşüncesi olmayan birini evlendirmek içinizdeki ateşe
başkalarını da ortak etmiş olursunuz. Siz çocuğunuza söz geçiremezken evlenince
eşinin sözünü mü dinleyecek?” dedim.
Hiç kimse çocuğunun huzursuzluğu
istemez. Ama huzursuzluk çıkaran oğlunuzu “Evlenince düzelir” demek de hiç
mantıklı değil. Başınıza daha fazla iş çıkarmış olursunuz. Çocuğunuzla birlikte
yeni doğacak çocukların da yükü sırtınıza biner. Artık eski toplumsal yapı yok.
Çocuklara nasihat edecek çevre azaldı. Arkadaş çevresi desen, akılları bir
karış havada.
Dinimizde denklik önemlidir.
Kendi halinde uysal bir kızı; başıboş, işsiz ve zararlı maddelere bağımlı olan
birine vermek aileye büyük bir darbedir. Sonradan duyduklarımız şunlar oluyor:
“Bütün evin yükünü taşıyan kadın ve başıboş bir baba...” (iki taraf için
geçerli)
Yıllar önce bir öğrencimin
velisinden duymuştum:
Kocamın eve para getirmesiyle
uğraşmam. Yeter ki kahve köşelerinde bana borç getirmesin. Ben eve bakarım,
diyordu kadın.
20 yaşına kadar istikameti düzgün
olmayan bir genci evlenince düzelir düşüncesiyle hareket etmek çok yanlıştır,
büyük bir sorumluluktur. Bunu basit bir akıl yöntemiyle, basit bir söz ile
geçiştirmemek gerekir. 5 dakikada alınan yanlış bir kararın acısını, bütün
hayatı boyunca başkaları çekmesin.
Büyük insanlara da şunu söylemek
isterim: İnsanlar sizin hatırınızı kırmaz, diye tanımadığınız ya da babası
iyidir diye kimsenin oğluna kefil olmayın. Bizzat teşriki mesai içinde
olmadığınız hiç kimseye aracı olmayın.
Aileler de son sözüm şudur:
Akrabadır, tanıdıktır, küserler diye kimsenin ne kızını alın ne de kimseye
kızınızı verin. Bir ömür dargın, küskün, kavgalı kalacağınız bir kere hayır
deyin darılsın kurtulun.
Allah, bizleri yanlış hareket
etmekten korusun. İslamın önerdiği evlilik ilkeleri ile hareket etmeyi nasip
etsin. (Âmin)
0 yorum