Önümüzdeki Çarşamba günü Receb
ayına kavuşmuş olacağız. Perşembeyi cumaya bağlayan gece ise Regaib kandilini
idrak edeceğiz inşallah.
Her yıl olduğu gibi bu mübarek
mevsime ulaşınca İslam düşmanları, düşmanlıklarını artırma ve bu kutlu iklimi
Müslümanlara zehir etmek için her türlü şeytani taktik ve planları
uyguluyorlar. Bu yıl geçen yıllara göre saldırılar erken başladı ve
Müslümanların nabzını ölçmek için bilinçli bir kampanyaya dönüştürüldü.
Son dönemlerde artan bu
saldırılar karsısında üç aylar nedeniyle açıklama yapan âlimlerimizin her yıl
olduğu gibi "bu mübarek günleri fırsata çevirmeliyiz” babında
açıklama yaparak konunun öneminden ve ciddi tehditlerden uzak bir tavır
içerisinde olduklarını üzülerek gözlemliyoruz. Mesele tek taraflı bir şekilde
sadece bu bakış açısıyla çözümlenemez. İslam düşmanlarının planlarına karşın
ortaya kapsamlı bir çözüm ve yol haritası konulmazsa, sadece nasihat içerikli
açıklamalarla bir yol alamayız. İslam düşmanlarının sinsi planlarını çökertecek
ve bir daha bu eylemleri göze alamayacak hale getirecek planlarımız olmalı ve
bunu korkusuzca uygulamalıyız.
Özetle “Sadece camiye
gidin” demek yetmez. Camiye giden yollara konulan engel ve tuzakları da
bozmak gerekir. Bunu yapmadığımız takdirde sadece “üç ayların manevi
ikliminden faydalanalım” diyerek tek yönlü bir düşünce yapısıyla hareket
edersek gerçeklerden uzak bir yol yürümüş oluruz. Bizler bu tuzak ve engelleri
akim bırakacak adımlar atmaz isek, nasihatlerimiz tek başına bir işe
yaramayacaktır. Sistematik bir şekilde uygulanmak istenen nesillerimizi
İslam’dan uzaklaştırma projelerini boşa çıkarmazsak; tebliğ ve nasihatlerimiz
havada kalacaktır. Bunun için her ibadetten önce taharet şartını yerine
getirdiğimiz gibi, önümüzde engel olan fikri, itikâdi ve sinsi necasetleri
ortadan kaldırmalıyız ki, ibadete başlayabilelim. Camiye giden yolları açık
tutmaz isek, ‘camiye gidin’ dememizin bir anlamı olmayacaktır. Bizler bir
kişiye İslam’ı anlatıp münkerden uzaklaştırmaya çalışana kadar, İslam
düşmanları her türlü vasıtayı kullanarak, evlerimizin içerisine dahi girip
nesillerimizi İslam’dan uzaklaştırıyorlar.
“Kişi arkadaşının dini üzeredir.
Sizden biriniz kiminle arkadaş olduğuna baksın” hadisinin uyarısını
dikkate alalım. Ailemize ve çocuklarımıza sahip çıkalım. Çocuklarımızın
kimlerle arkadaşlık kurduklarına, hangi kitabı okuduklarına (tabi okuyorlarsa),
cep telefonundan hangi site ve uygulamalara girdiklerine, TV’de ne
izlediklerine kadar kimlerle arkadaşlık yaptıklarına ve vakitlerini nerelerde
geçirdiklerine dikkat edelim ve kötülüklerden uzak durmalarını sağlayalım. Bunu
yapmadığımızda nasihatlerimizin ters tepki yaptığını bile görebiliriz. Onun
için öncelikle eş ve çocuklarımızın necis fikir ve oluşumlardan uzak
durmalarını sağlayalım. Bunu başardığımızda, kendileri zaten ibadetin tadını
alır ve dört elle sarılır. Aksi halde zihnen, fikren ve itikâden evlatlarımızı
kaybederiz. Ölünün kırık kolu alçıya alınmaz. Öncelikle hasta ölmeden kalbi
çalıştırılmalıdır. Kalbi çalıştıktan sonra kırılan kolu alçıya alınabilir. Kalp
olmadıktan sonra kolu alçıya alsak ne olur, almasak ne olur? Evlatlarımızı
organize kötülük yuvalarından uzak tutmaya çalışmalı ve bunun sebebini güzelce
izah etmeliyiz. Sadece yasaklama ile kalmadan hikmetle konunun önem ve
tehlikesini anlatmalıyız. Bunu yaptığımızda başarılı oluruz ve evlatlarımız
başkalarının değil, İslam’ın hadimi olurlar. Kurulan hile ve tertipleri
bilmezsek, nesillerimize iyilik yapalım derken, onları İslam düşmanlarının
tuzaklarına itmiş oluruz.
Sonuç itibariyle: Bütün bunları
söylerken ibadeti önemsemiyor değiliz. Tabi ki, bu kutlu mevsimin
güzelliklerinden de en verimli şekilde faydalanalım. Tevbe, istiğfar, ibadet ve
yardımlaşmamızı yaygınlaştıralım. Bu önemli gün ve geceleri Rabbimizin rızasını
kazanmak için vesile kılalım. Ancak kulluğumuzu yalnızca bu gün ve gecelerle
sınırlandırmayalım. Üç aylar vesilesiyle geçmişimizin muhasebesini yapıp,
ibadet ve yardımlaşma ruhunu eksiksiz kuşanmalıyız.
Selam ve dua ile…
0 yorum