88

Son dönemlerde yaygınlık kazanan akıllı telefon ve Whatsapp gibi medya organları eğitim üzerinde de etkili bir şekilde kullanılıyor. Hemen hemen tüm öğretmenler, kendi sınıfının velileri ile günlük olarak düzenli görüşebilmek için Whatsapp grubu kurmuşlar. Eskiden okula getirtmekte zorlanan veliler artık kendi isteğiyle öğretmenle her zaman iletişim içindeler. Eğitimde; öğretmen, öğrenci, veli hatta okul için de güzel bir gelişmedir bu. Artık öğretmenler eskisi gibi velinin peşinde koşmuyor. Veliler öğretmenin peşinde koşuyorlar. Hele ilköğretimdeki veliler, kendi eliyle çocuğu okula bırakıp alıyorlar. 

Kendi hayatımdan örnek verirsem, ki genel olarak bizim dönemde ortalama bu şekildeydi, velileri okulda görmek bir nevi mucizeydi. Lise de kayıt esnasında babamı okulda gördüm onun dışında eğitim hayatım boyunca babamı okulda görmedim, gelmişse de hatırlamıyorum. Gerçi bir ara dershaneye durumumu sormaya gelmişti onda da şok olmuştum. Sonradan öğrendim ki dershane sahibinin bir inşaatı varmış onu görüşmeye gelmişlerdi. Gelirken de Türkçe öğretmenimle biraz konuşmuştu. Güler misin, ağlar mısın bu tabloya bilemiyorum. 

7.sınıfa giden oğlumun rehber hocası sınıfın Whatsapp grubuna uyuşturucu ile ilgili seminer olduğunu mesaj ile bildirdi. Uyuşturucu ile mücadelede bu tür seminerlerin verilmesi güzel bir çalışma olarak görüyorum. Yalnız bana göstermelik bir etkinlik gibi geliyor sanki. 

Şimdi diyeceksiniz ki niye, bu şüphe neden? 

Millet eskiden eğitim üzerinde bu kadar durmamasına rağmen yani diplomalı kişi sayısı az olmasına rağmen kötülükler de o oranda azdı. Eğitime verilen değer arttıkça kötülükler de o oranda artıyorsa kafada soru işareti oluşmaktadır. (Tıpkı kadını korumak için İstanbul Sözleşmesini ortaya atıp sonradan bu sözleşme ile kadın ölümlerinin bir anda artış göstermesi gibi.) Diplomalı sayısındaki bu artış, uyuşturucuyu da artırdı diyebiliriz. Diyeceksiniz ki okul kapılarına kadar uyuşturucu satıcıları gelmiş. Evet, ama bu güvenlik görevlilerin işidir, biz o konuya bugün değinmeyeceğiz.

Bizim derdimiz eğitimin ruhu... İnsan nasıl ki ruhuyla bu dünyadaki canlılığını devam ettiriyorsa aynı şekilde eğitime de bu ruh lazım. Maneviyatı olmayan bir eğitim sistemi ile çocukları/gençleri kötülüklerden muhafaza edemeyiz. Öğrencileri manevi olarak ihmal edip madden gelişmeleri ile uğraşıp onları kötülükten muhafaza etmeye kalkışmak, havanda su dövmeye benzer. Eğiticisinden tutun da kaynak/materyal kitaplara kadar öğrencinin maneviyatına zarar veren bir eğitim sistemi ile öğrencileri uyuşturucudan muhafaza edemeyiz. Eskiden diplomalı sayısı azdı, ama toplumda maneviyat, gelenek- görenek, kültür denen bir koruyucu kalkan vardı. Ama şimdi toplumu birbirine bağlayan harç, dökülmeye doğru gidiyor. Aynı köyden tüm sülalesini tanıdığın, yan komşunun veya akrabanın kızını istemeye gittiğin vakit aile bireyleri önüne öyle şartlar getiriyor ki sanki biri kuzeyde diğeri ise güneyde büyümüş gibi bir uçurumla karşı karşıya kalıyorsunuz. Bu nedir, deyince de “Adetlerimiz bunlar” diyor. Her genç olmuş bir ülke…. Zihin ve yaşantısıyla gençlerimizden kimisi İngiliz, kimisi Alman, kimisi Fransız, kimisi de olmuş Koreli maalesef. Aynı mahalledeki/şehirdeki gençleri değil de sanki farklı iki ülke insanını evlendiriyorsun. 

Eğitimin ruhu yoksa başıboş, ne olduğu belli olmayan ucube bir nesil ortaya çıkar. Ortak paydası zedelenmiş bir nesil, tesbih tanesi gibi sağa sola dağılır. Onları muhafaza etmek çok zor. Acil olarak inancımıza uygun maneviyatı önceleyen bir eğitim sistem ile bu gençlere el atmak gerekir. Aksi halde kazanan uyuşturucu tacirleri olacaktır. 

Gençleri kötülüklerden koruyup idare etmek isteyen, Üstad Bediüzzaman'a kulak versin.

Bin mütedeyyin ve cehennem hapsini her vakit tahattur eden adamların idare ve inzibatı, on namazsız ve itikadsız, yalnız dünyevî hapsi düşünen ve haram helâl bilmeyen ve kısmen serseriliğe alışan adamlardan daha kolay olduğu, çok tecrübelerle görülmüş.

Risale-i Nur-Şualar

Selam ve dua ile...

Ryan Reynold

0 yorum

FİKRİNİZİ BELİRTİN

Zorunlu alanları doldurunuz *